Doların artışı niye hızlandı?​​​​​​​

ABDURAHMAN YILDIRIM YAZDI...

Koronavirüs yayılırken, vaka ve ölüm sayıları artarken, ekonomi tarafında alınan önlemler  iyice netleşti. Netleşmeyle birlikte bu önlemlerin finansal piyasalarda fiyatlaması da bizce yapılmaya başlandı. Döviz kurundaki hareketlenme, Türkiye riskinde artış, faizlerde ılımlı artışı buna bağlıyoruz.

DIŞ KAYNAĞIN GELMEYECEĞİNİ ANLADIK

-Bu aşamada ekonomiye dış kaynak sağlama yoluna gidilmiyor. IMF’den kullanılabilecek  kaynak belki siyasi nedenlerle tercih edilmeyerek devre dışı bırakıldı. IMF 1 trilyon dolar olarak hazırladığı kriz paketine Türkiye’nin başvurusunun olmadığını açıkladı.

-FED’in 13 ülkeyle kurduğu swap mekanizması dolar likiditesine ulaşma açısından IMF kaynağı kadar önemliydi. Ama bu mekanizmaya Türkiye dahil değil. Tercih bizden ziyade ABD’ye ait olabilir. En azından 30-40 milyar dolarlık  bir imkandan yoksunuz demek.

-FED’in aynı önem ve değerde olmasa da bir başka imkanı daha var. Repo yoluyla ülkelere dolar likiditesi vermek. Her merkez bankasına açık bir imkan. Ancak  bu imkandan yararlanmak için alınacak dolarlar karşılığında ABD hazine tahvili vermek lazım.

-TCMB’nin rezervleri arasında ABD hazine kağıtlarının tutarı 2.8 milyar dolarla sınırlı. Yararlanabileceğimiz imkanın bu kadar olmasında tercih bize ait. Rezervlerdeki  bir ara 77 milyar dolara kadar çıkan ABD tahvillerini sattık, bir miktarını altına çevirdik.

PARA MUSLUĞUNUN AYARI

-Dış kaynaklardan gerek kendi tercihlerimiz gerekse karşı tarafın tercihlerinden kaynaklı bir yoksunluğumuz var. Bu durumda mecburen iç kaynaklara döndük. Mesajı da “Biz bize yeteriz” oldu.

-Buradaki ilk imkan, dünyada yaygın biçimde kullanılan merkez bankası kaynaklarına yönelmekti. Dün TCMB tarafından verilebilecek likidite tutarı 73 milyar liraydı.

-Ancak parasallaşmanın da ölçülü biçimde kullanılması gereği ortada. Hemen bugünkü koşullarda, talebin arzdan çok daha fazla gerilediği bir dönemde parasal genişleme enflasyon yaratmayabilir. En azından talep yönüyle enflasyon yaratmayabilir.

-Fakat enflasyonu azdıracağı bir aşama da gelebilir. O aşamada parayı geri çekemeyebiliriz. ABD küresel krizde yarattığı parayı çekebildi mi? Avrupa ve Japonya aynı şeyi yapabildi mi? Gerçi onlar enflasyon da yaratamadı. Şanslıydılar çünkü paraları kuvvetliydi.

TL’NİN DEĞER KAYBI HIZLANDI

-Bizim ise paramız zayıf. Ülkede dolarizasyon yaygın. Parasallaşma talep yönüyle enflasyon yaratmasa bile kurları artırarak, maliyet kanalından fiyat artışlarına pekala yol açabilir.

-Bu nedenledir ki zaten Merkez Bankası kaynaklarına başvurulacağı ortaya çıkalı TL’nin değer kaybı hızlandı. Son üç günde TL karşısında dolar yüzde 3.7, Euro yüzde 1.9, sepet kur da yüzde 2.8 yükseldi. Her gün yüzde 1 artış veya TL’nin değerinde yüzde 1 düşüş meydana geldi.

-Halbuki TL değer kaybında yüzde 10 ile ön sıralarda değildi. Brezilya Reali, Meksika Pesosu, Güney Afrika Randı, Rus Rublesi’nin yılın ilk çeyreğindeki kaybı TL’nin iki katı düzeyindeydi.

-Bütün bu nedenlerden dolayı TL’nin son günlerdeki değer kaybının hızlanmasında iki önemli etken olduğunu tahin ediyoruz. Biri TL’nin miktarını artırmaya yönelik parasal genişleme ki, çoğalan bir malın değeri her zaman düşer. Düşmemesi için ancak dolar gibi bir dünya parası olmanız lazım. 

DÖVİZ GELİRLERİ AZALACAK

-İkincisi de dış kaynağın olmayacağının veya sağlanamayacağının ortaya çıkması. “Biz bize yeteriz” kampanyası bunun net bir göstergesi.

-IMF ve FED kaynaklarından yoksunluk küresel ortamı ve konjonktürü dikkate alınca Türkiye için döviz kıtlığı anlamına geliyor.

-Çünkü döviz rezervlerimiz zaten az ve giderek de azalacak. İhracat gelirleri, turizm gelirleri, taşımacılık gelirleri elimizde olmayan nedenlerle önümüzdeki dönemde azalacak.

TERSİNE SERMAYE HAREKETİ

-Sermaye hareketleri zaten yılbaşından itibaren tersine döndü. Gelişmekte olan ülkelerden mart ayında çıkan sermaye tutarı net bazda 83.3 milyar dolara rekor düzeye yükseldi. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün verilerine göre bu tutardaki bir sermaye çıkışı normalde bir yılda gerçekleşiyordu. 

-Türkiye’den de ilk çeyrekte hisse senedi ve tahvil piyasasından sermaye çıkışları 5.9 milyar dolara vardı. 20 Mart haftasında çıkan sermaye tutarı 1 milyar doların üzerine çıktı.

-Kısaca sermaye hareketlerinden de bu konjonktürde dış kaynak umudu yok. Salgın hastalık devam ettiği sürece sermayenin döneceği beklentisi de yok. Bu kanaldan bırakalım kaynak girişini, kaynak çıkışının azalması ve durması bile ekonomi  büyük katkı olacak gibi.

-Bir yandan dış borçlarda net ödeyici durumun devam etmesi, diğer yandan kısa vadeli sermaye çıkışı ve döviz açığının hizmet gelirleri kaynaklı artışa geçecek olması, döviz rezervlerini önümüzdeki dönemde giderek eritebilir.

TL’YE BORÇLANMA DESTEĞİ 

-Geriye kalan seçenek ise iç borçlanmayı artırmak ve TL’nin zayıflamasını durdurmak. Hazine nisandan başlayarak 3 aylık dönemde iç borçlanmasını ekstra olarak 30.3 milyar lira artırdı. Üç ayda 51.4 milyar lira iç borç öderken 82 milyar yeniden borçlanacak. Piyasadan 31.5 milyar lira ekstra para çekecek.

-Kamu kesiminin Merkez Bankası eliyle verdiğini Hazine ile kısmen geri çekecek olması iyi bir şey. Bu paranın dövize gitmemesi açısından. 

-Tabii bu durumda ortaya fiyat sorunu çıkacak. Faizlerin yukarı yönlü hareketi de buna işaret ediyor. Borçlanma artışına bağlı olarak en azından faizler de reel anlamda yukarı hareketlenebilir.

-Reel faizlerin artışı da bu dönemde desteğe çok ihtiyaç duyacak TL için pozitif gelişme.

Anahtar Kelimeler:
TürkiyeABDDolarIMFFED
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.