Proje ilk olarak gündeme 27 Nisan 2011 tarihinde Haliç Kongre Merkezinde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından gündeme getirilerek tanıtımı yapılıyor. Bu proje ile birlikte 3. Köprü ve 3. Havalimanının tanıtımlarıda yapılıyordu. Peki bu projelerin gündeme getirilmesi ile birlikte ülkemizde neler oluyor?
Neler olduğu tüm kamuoyu önünde cereyan ediyor aslında. Komplo teorisi peşinde değilim. Anlamak için öncelikle düşünme yetisine sahip olmak gerekiyor. Bu projeler ile birlikte hükümetle FETÖ arasında mevzi savaşı başlıyor ve FETÖ Türkiye Cumhuriyeti Devletine yönelik operasyonun ilk adımını 13 Eylül 2011 tarihinde “One Minute” isimli bir hesap tarafından “Vimeo Com” sitesine Oslo görüşmelerine ait ses kayıtlarının sızdırılması ile başlatıyordu. Ardından;
7 Şubat 2012 MİT krizi, 27 Mayıs 2013 Gezi Eylemleri, Kasım 2013 Dershane Krizi, 17-25 Aralık 2013 Darbe Grişimi, 1 Ocak-19 Ocak 2014 tarihlerinde Kırıkhan ve Ceyhan’da MİT Tırlarının durdurulması ve 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi ile çatışma zirve noktasına çıkıyordu. Sonuçta milletimizin ve Türk Polisinin destansı direnişi ile darbe girişimi akamete uğratılıyordu. Kanal İstanbul ile bu olayların ne alakası var diyebiliriz. Var sevgili dostlar var. Şöyle ki;
Gezi Eylemleri sonrasında oluşturulan Taksim Gezi Parkı Platformu adına o dönem açıklama yapan Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman (Bugün İBB Daire Başkanı) 5 Haziran 2013’de yaptığı açıklamada; “Başta 3.Köprü, 3.Havalimanı ve Kanal İstanbul” durdurulsun diye hükümete kendince talimatlar veriyordu.
Yukarıdaki tüm eylemlere baktığımız zaman şu sonuca varıyoruz; bağımsız politikalar üretirsen karşına senden gibi görünen ancak bana hizmet eden adamlarımı sahaya sürerim diyor emperyalistler. Allah’a hamd olsun ki devletimiz tüm bu oyunlara boyun eymeden 3. Havalimanı ve 3. Köprüyü tamamladı. Sırada Kanal İstanbul var inşaallah.
Kanal İstanbul Türkiye tarihinin en büyük ve prestijli projelerinden birisidir. Bu proje ile amaçlanan İstanbul Boğazındaki tanker trafiğini azaltıp geçişleri kazanca dönüştürmektir. Bu proje ile hem boğaz trafiği düzene girecek hemde İstanbul Boğazı kurtarılacaktır.
Möntro Boğazlar Anlaşması yapıldığı sırada İstanbul Boğazından geçen gemi sayısı 3 bin civarındayken, küreselleşen dünya, artan nüfus ve ticaret hacmi ile birlikte günümüzde 50 bini geçmiş durumda. Bu trafiğin 2050 yılında 100 bini bulacağı yönünde tahminler de göz önüne alındığında projenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Karşı çıkıştaki temel neden aslında Möntrö Antlaşmasına yönelik Türkiye’nin alternatif güzergah önerisi ile boğazlar sözleşmesinin boşa düşme korkusu ve ekonomik kazançtır.
Kanuni Sultan Süleyman ile hayali kurulan Recep Tayyip Erdoğan tarafından dillendirilerek yapımı adına gerekli ÇET çalışmaları tamamlanan proje onun torunları tarafından hayata geçirilecektir. Yeniçerilerden kalma istemezükçülere inat Kanal İstanbul projesi hayata geçecektir inşaallah.
Günümüzde ülkemizde oluşturulan ve oluşturulmaya çalışılan siyasi parti dizaynlarını da bu tür büyük projelere, Doğu Akdeniz’e, Suriye politikalarına bağlamak mantıksız bir bakış açısı olmasa gerek. Evet sevgili dostlar Kanal İstanbul’a karşı çıkmak uluslararası aktörlerin sözcülüğünü yapmak demektir.
STRATEJİK PROJE ‘KANAL İSTANBUL’
05 Aralık 2019 Perşembe 08:36
Kısa, öz ve herkesin anlaya bileceği netlikte, kaleminize sağlık.