YILANLA AYNI ÇUVALA GİRMEK!!!

Aylardır beklenen Trump-Erdoğan buluşması nihayet gerçekleşti. Uzun süren görüşme ilk bakışta ülkemiz açısından olumlu izlenim verdi. Daha önceki yazılarımda da dediğim gibi Türkiye hem masada hem sahada eli güçlü. 
Ülkemizde bu önemli görüşme mektup gündemine sıkıştı. Muhalefet özellikle Erdoğan’ı sıkıştırma adına mektup üzerinden salvolar attı. Aslında Türkiye Barış Pınarı Harekatı ile bu mektuba en güzel cevabı verdiyse de sosyal medyada iyi örgütlenen muhalefet bunu tersine çevirdi. Milli duruş bahanesi ile emperyalizmin değirmenine el altından su taşıma faaliyetinden başka bir şey yapmadı bizim muhalif kanat. 
Görüşmede benim en çok dikkatimi çeken konu Trump’un Oval Ofise çağırarak bizzat Erdoğan’ın karşısına oturttuğu senatörleri idi. Erdoğan Senatörlere gözlerinin içine baka baka ders niteliğinde sözler sarfetti. YPG terör örgütüdür, bizim Kürtlerle sorunumuz yoktu, Mazlum Kobani teröristtir ve siz bunlara destek veriyorsunuz. Dünya basını bunu nerede ise canlı izledi. Milyon dolarla yapılamayacak lobi faaliyetini zahmetsiz yaptık. 
Peki görüşmeler sonrasında Türkiye ne yaptı?
-ABD’ye senin iki yüzlü riyakar siyasetine güvenmiyorum dendi.
-S-400’de geri adım atılmadı.
-FETÖ elebaşısının iadesi istendi.
-Ermeni tasarısının bizce hükümsüz olduğu beyan edildi.
-Dünya basını önünde bizzat CIA raporuyla Mazlum Kobani Terörist, YPG terör yapılanmasıdır denerek ABD’nin teröre desteği dünyaya tüm gözler orada iken duyuruldu.
-DEAŞ ile ABD’nin göstermelik asıl mücadelenin ülkemizce yapıldığı söylendi.
-Ülkemizde ki mültecilerin durumu gündeme getirilerek AB’ye gözdağı verildi.
-Rakka’ya kadar güvenli bölge oluşturulması gerektiği, Barış Pınarı Bölgesinde tacizlerin devam ettiği söylenerek diplomatik dille yeni operasyona yol açılarak tüm bu söylemler zapta geçirildi. 
-Sözde mektup sahibine iade edildi ve bu basın önünde deklare edildi.
ABD buna karşılık olarak; YPG’ye olan desteğine devam edeceğinin işaretini verdi. Terörist başı Mazlum Kobani ile irtibata devam edip etmeyeceği yönünde ketum durdu. Yani ilişkiyi kesmeyeceğinin işaretini verdi.S-400 konusunda istediğini alamamasına rağmen ısrarından vazgeçmeyerek Dışişleri ve Ulusal Güvenlik Danışmanlarının bu konu ile ilgileneceğini söyledi. Her iki taraf da mevzisini korudu. 
Bu görüşmenin ana teması hem ABD hemde Rusya Türkiye’yi kaybetmek istemiyor. İleride ki emellerini (Büyük İsrail) gerçekleştirebilme adına YPG’yi de ülkemize karşı cepte tutuyorlar.Ekrana ve yapılan açıklamalara baktığımızda görünen bu ancak küresel evanevangelistlerin mutlaka bir planları vardır. Neyi neden söylediklerini iyi bilen evangelistler kendi kararını kendi veren Türkiye istemiyorlar. Yıllardır buna alıştılar çünkü. Yılanla çuvala girersen ısırılmayı göze alacaksın. 
Erdoğan hem içerde hemde dışarıda Türkiye’nin bütün tezlerini dünya medyası ve ABD’li yetkililer önünde gözlerine baka baka haykırdı. Bu diplomatik başarıdır. ABD’ye yalnız olmadığını gösterme adına MHP Milletvekilini de toplantıya götürmesi anlamlıydı. Önceden ABD-Türkiye görüşmeleri bu kadar önemli olmazdı. Amerika ne isterse o olurdu. Günümüzde ise ABD’nin istediklerinin olmadığını görebiliyoruz. Bu nedenle de ABD içerideki şbirlikçileri aracılığı ile Trükiye’nin ne yapması gerektiğini söylüyor ve bunun adı maalesef muhalefet oluyor.
Son olarak asıl can alıcı olan bir Türk gazetecinin, YPG ve FETÖ ile ilişkileri hakkında sorduğu soru ve Trump’un buna verdiği cevaptı. Öncelikjle bu gazetecimizi tebrik ediyorum. Cesaret isteyen güzel bir soru sordu. Bu soru karşısında zorlanan Trump; ‘Gazeteci olduğunuza emin misiniz?, sen Türkiye Devletine mi çalışıyorsun?’ gibi sorularla zevatı kurtarma gayreti içine girdi. Azıcık aklı olan, IQ seviyesi normalin altında olmayan herkes şunu anlamalı; Türk Gazetecisi Türkiye’ye çalışır, alıştığınız gazeteciler orada yoktu Trump efendi. Bu sorudan ülkemizde manda karşıtı olan ve milli düşünen herkes mutlu olmalıdır. Kendisini canı gönülden tebrik ediyorum.
Şimdi 3-4 Aralık tarihinde Brüksel’de yapılacak olan NATO toplantısını bekleyelim.
Asıl kıyamet burada kopacak. Özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere ile yapacağımız görüşme senaryonun büyüklüğünü daha net ortaya koyacak. Çünkü emperyalizmin, sömürgeciliğin asıl kaleleri bu üç ülkedir.  
Cümlemi Hz.Ali (RA)’nin şu sözü ile bitirmek istiyorum; "Cahil, ne kendi eksiğini görür, ne de öğütlere kulak asar." Umarım aynı gemide olduğumuzu unutmadan doğru yerde durur, doğru politikalar üretir ve doğru muhalefet yaparız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Vedat Uzuner 4 yıl önce

Kalemine sağlık

Avatar
Faruk birinci 4 yıl önce

Çok değerli bilgiler paylasiyorsun. Tebrikler,kalemine saglik

Avatar
Kuzeyli 4 yıl önce

Mükemmel tespitler. Tebrikler

Avatar
Ömer öztürk 4 yıl önce

Kalemine sağlık dostum.herhangi bir gazetede köşe yazarı olsan o gazeteye abone olurum.ama unutma ne demişler,doğru söyleyeni yedi köyden kovarlar.Biz sekizinci köyde oturuyoruz.başımızın üstünde yerin var.