Bu harekât mecburiyettir

Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonu’nu Prof. Dr. Bocutoğlu ile konuştuk. Prof. Dr. Bocutoğlu, Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye başlattığı operasyonun ülkenin geleceği ve terörle mücadele açısından olmazsa olmaz mesabesinde olduğunu söyledi Türkiye'nin Kuzey Suriye’deki terör odaklarına yönelik başlattığı kapsamlı harekât yurt çapında büyük heyecan uyandırdı. Cumhurbaşkanı ve başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün verdiği talimatla başlayan herekata Türk jetleri iştirak etti. Suriye hava sahasına girmeden ve Türk havasahasından 30 kilometrelik menzili vurabilen Türk jetleri PYD hedeflerini bombalamaya başladı. Türk ordusunun Suriye harekâtı karşısında millet duaya çıktı. Camilerde ve evlerde Fetih Sureleriyle orduya destek yağdı. 

Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye başlattığı Barış Pınarı Operasyonunu dış ilişkiler ve strateji uzmanı olarak bilinen Avrasya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu süreci değerlendirdi: 

Derin Amerika’ya rağmen Trump buna nasıl izin verdi, nasıl bunu göze alabildi? Derin Amerika Trump’ın seçilemeyeceğini bekliyordu. Bütün desteğini öbür tarafa verdi. Hesapta bu seçilemeyecekti. Ama seçildi, orada büyü bozuldu. Şu anda Trump ile derin Amerika arasında bir savaş var. Trump’ın işten el çektirilmesi kozu da bu savaşı diri tutuyor. Ben de Trump’ın yerinde olsam derin Amerika ile savaşa girerdim. Bir de iş derinleştirildi. Canını kurtarmak için Ukrayna ile yaptığı görüşmeler de sızdırıldı, ortaya. Tamamen kanlı bıçaklı hale geldiler. Birinci nokta bu. İkincisi, Türkiye kaybedilemeyecek bir müttefik batı dünyasında. Türkiye’yi kaybedersen yerini asla dolduramazsın. Dolayısıyla burada Pentagon da aslında ikiye bölünmüş vaziyette. Bir derin Amerika’nın Pentagon’u var. Ayrı bir Kürt devleti kurmak ve İsrail’in güvenliğini sağlamak istiyorlar. Ama bir de aklı başında düşünen generaller var arada. Türkiye kaybedildiğinde o dediğin İsrail orada yaşatılamaz uzun vadede. Bu sıkıntı doğurur. Dolayısıyla biz, burada şundan istifade ettik. Bir, bir kere tezlerimiz  çok sağlam. Suriye işine başından beri Amerika’yla ortak hareket ettik. Hiç hayır demedik. Başımıza gelen sıkıntılara dişimizi sıktık, 3.5, 4 milyon oradan göçmen geldi. Onlara katlandık.

‘Avrupa birliği göçmenleri bana göndermeyin’ dedi, dinledik göndermedik. Bütün yükü üstümüze aldık, çektik. İstediğimizde çok bir şey değil, ülkemizin geleceği için kısa bir şerit yapmak. Yani ABD’nin bölgede bir Kürt Devleti kurmasının önüne geçmek. Kürtlerin Akdeniz’e ulaşan bir devlet kurmalarını istemiyoruz. Bunun önünü tıkıyoruz. Ama bunu öyle demiyoruz. Diyoruz ki, 4 milyon 4 buçuk milyon göçmenimizi biz, bir şerit üzerine yerleştirmek istiyoruz. Biz başka bir şey istemiyoruz. Yine bu adamlar Türkiye’de çalışacaklar. Yani burada pamuğu onlar toplayacak, fındığı onlar toplayacak. Ama gidip yerlerinde yaşayacaklar. Ve de tamamen toprakları garanti ediyoruz. Suriye’nin toprakları Suriye’nindir, Suriye de toprak almaya kalkarsak İsrail, Golan tepelerin hepsini ilhak eder. İsrail ondan sonra asla yıkamazsınız. Dolayısıyla bizim, o politikamız çok güzel, Suriye’nin bütünlüğü. Peki niçin, direk Beşer Esad’la görüşemiyoruz? Beşer Esad, şu anda ben öyle düşünüyorum ki derin unsurlarımız Beşar’ın adamlarıyla görüşüyor. Nitekim Rusya’yı bu noktada ikna ettik, toprak bütünlüğü noktasında. Eğer biz, bu Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti etmezsek Beşer Esad Amerika’yla işbirliği yapar, Rusya’yı Suriye’den çıkarır. Dolaysıyla oda bize diyor ki , beni zor duruma sokma toprak bütünlüğünü garanti et. Biz bunu garanti edince o da diyor ki, oradaki bulunan PYD güçleri benim düşmanımdır, diyor. Bunlar teröristtir diyor. PKK bu noktadan sonra tamamen nötr hale gelir mi? PKK bu memlekette hiçbir zaman bitmez. Çünkü Türkiye 2 milyarlık bir nüfus tabanına hitap ediyor. 7 buçuk milyar insan var yeryüzünde… Türkiye 2 milyarına doğrudan hitap ediyor şu an. Herkes televizyondan Türkiye’yi izliyor. Kimsenin Türkiye’yi sevme mecburiyeti yok ama herkesin elinde bir cep telefonu var. Afrika’sından Uygur’una, Orta Asya’sından Güney Afrika’sına kadar herkes olup biteni görüyor. Türkiye büyüyor. Şu an New York Times’ı okudum. Bir Yahudi yazar, orada şöyle yazıyor, Amerika en sağlam müttefikimize ihanet ediyor. O yazının altına İstanbul’da bir Suriyeli ile yaptığı görüşmeyi ilave etmiş, O’na sormuş ki niye sevinçlisin? O görüştüğü Suriyeli kişi de ‘Türkiye vatandaşlığı alıyorum’, demiş. Demiş ki senin çocuğun Türk mü olacak? Hayır, Osmanlı olacak demiş. Oraya vurgu yapıyor. Türkiye istemezse bile tekrar bir iki milyar insan sözünü dinlediği bir alana doğru yürüyor. Muvaffak olabilir mi? Hayır, olamaz. Çünkü o 2 milyar insanı yönetenlerin hepsi batı tarafından kumanda ediliyor. Ama unutmayın ki bu böyle hep devam etmez. Osmanlı imparatorluğu 600 yıl yaşadı, çöktü gitti. Toyinbi’nin tezine göre her imparatorluk büyür, olgunlaşır ve çöker. Batının bu üstünlüğü bu şekilde devam etmeyecek ve mutlak surette tekrar gücün bu tarafa doğru kayacağı muhakkaktır. Ama Türkiye, nüfusunun yarısı büyüklüğünde turist ağırlıyor. Ve 1 yıllık üretiminin yüzde ellisi oranında ekonomisi dışa açık. Böyle bir ulus gözü kapalı olarak bir savaşa giremez. Dolayısıyla dikkat ederseniz, Türkiye diplomasi üzerinden giriyor ama diplomasiyi destekleyen iki unsur var. Türkiye’nin yarıdan çoğu bu iktidarı destekliyor, bu görüşünü destekliyor. Türkiye bu arada gereken teknolojik gelişmeleri yapmış bu gibi klasik savaşları yönetecek kadar bir birikimi olmuş artık… Eskiden olduğu gibi hava işlerinde ne İsrail’e ne Amerika’ya bağlıyız. Uzaktan da bunu kumanda ediyoruz. Kaldı ki biz, burada bir yerde kimseyi de öldürmeye gitmiyoruz. Derdimiz birini öldürmek de değil. Amerika Birleşik Devletleri demek istiyor ki? Adamları eğittim, ilerde ben bunları kullanırım, bunları kırdırtmayayım, elemanıma da dokunma diyor. Burada altını çizeceğim en önemli nokta ekonomi noktası? Nasıl oluyor da bir dış kuvvet Türkiye’nin ekonomisini kumanda edebiliyor? Ha birde sorup duruyorlar. İşte cevabını aldılar. Dedi ki, Türkiye’yi rahip Brunson işinde sıkıştırdım yine sıkıştırırım. Bundan daha iyi bir delil olur mu? Batı dünyası, derin Amerika yani küresel finansal elit aracılığıyla ve İngiltere ile birlikte her zaman bizi silkeler. Bunu bilelim. Ama bizde silkelenmeyecek tarzda Amerika’yla direkt karşı karşıya gelmeyecek tarzda bu işi diplomasi ile götüreceğiz. Çünkü hiç olmazsa Amerika’daki iki devlet yani halkın seçtiği devletle, derin arasında bir çatışma var. Hazır o devletle İran harp ederken güzel bir  manevra alanı doğmuş burada. İran kendi derdine düştüğünden (İran askeriyesi Türkiye oraya girmesin diyor, ama devlet başkanı dedi ki Türkiye’yi alıyoruz) girsin oraya dedi. Herkesin kafası karışık. Ortam aynı Mustafa kemal Atatürk’ün Hatay’ı aldığı uluslararası konjuktüre uygun. İtalya Kuzey Afrika’yı işgal etmiş, Etopya’ya girmiş, biz oradan bağımsızlık alıyoruz. Diyorlar ki sen niye yapıyorsun? O da diyor ki gidin Etiyopya ile uğraşın. Orada bakın oraları yok ediyorsun. Şimdi de konjoktür çok güzel. Tek istediğimiz içten birlik. Bunu da mecliste gördük. Mecliste CHPli Kemal Kılıçdaroğlu ‘içim yana yana tezkereye evet diyorum’ diyor. Arkasından HDP sözcüsü çıkıyor içimiz yana yana hayır diyoruz diyor. Bu gönderme nedir? Bir sorun mu var? HDP kısmını yeteri kadar düşünmedim. Yani bu kısmı duymadım. ‘İçimiz yana yana hayır diyoruz’ sözünü tam analiz edemeyeceğim şu anda. CHP için yapacağım analiz şudur. Türkiye’nin bu hareketi bir devlet hareketidir. Buna devletin kurucu partisi hayır diyemez. Hayır derse çok derin sorgulamalar başlar.  O kolay değil. Ancak, buradaki içinin yanmasının sebebi şudur, geçenlerde yaptıkları Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaptığı Suriye toplantısında ana fikir şuydu; Esadla görüşerek biz bunu yapalım, ama Türkiye bugün öyle yapsa  hareket noktasına bu sefer ihanet etmiş olur. Onu kolayca yapamaz. Yine neticede CHP’nin dediği yere doğru da gelinecektir ama bir kere Türkiye Cumhuriyeti sahada istediklerini aldıktan sonra oraya gelecektir.  Bu notların altını mutlak surette çizelim. Kürt annelerin ‘çocuklarımızı dağlarda kırdırdınız, Kürt genci kalmadı, ya topraktalar ya hapiste’ sözü PKK için bir kırılma noktası sayılır mı? Türkiye cumhuriyeti 100 yaşında mı? Yüz yaşında yaptığı en başarılı çalışma, Kürt annelerin ‘bunu bize yapmayın’ demesidir. Ben böyle bir devrim görmedim. En büyük devrim. Bunu lekelemeyelim. Amerika ekonomik yönden bizi vuracak ya biz bunun önüne geçemeyiz mi, geçmek için ne yapmamız lazım? Geçemeyiz. Senin dövize ihtiyacın var. Borcun var, ödeme günü geldiğinde Türk Lirası olarak kazandığın parayı götürüp bankada dövize çevireceksin. Döviz eğer pahalıysa sen Amerika’yla mücadele edemezsin. Yok mu bunun bir yolu? Yolu yok. Bekleyeceksin. Güçleneceksin, öyle olacak. Güçlenmeden olmaz. Ekonomik bakımdan güçlenmeden Amerika’ya direnilmez. Mesela, şu an Akdeniz’in doğusunda 50 milyar dolarlık bir doğal gazı çıkardığımızda o açık kapanıyor. Ondan sonra Amerika’yla daha değişik konuşabiliriz. Şu anda Rusya ile yapılan anlaşmayı biliyor musunuz? Alışverişler Türk lirası ve Ruble cinsinden olacak.  Giderek biz Çinle bu işi genişlettireceğiz. Ama şu ara Amerika’yla dövüşme zamanı değil. Ne kadar süreye ihtiyaç var? İstikrarlı 15 yıl süren bir iktidara ihtiyaç var. Hatta Amerika 15 yıl içinde dünyanın ikinci gücü, üçe düşüyor. Hindistan geliyor onun yerine. Ondan sonra Çinle uğraşacağız. Sıkıntımız Çinle. oOnun için Rusya’yla dostluğumuzun kıymetini bilelim. Rusya’yla Türkiye ayrılmaz bir müttefiktir. Tamamlayıcı iki ekonomik ülkedir. Rusya’yı da tamamen Hristiyan bir ülke saymayın. 140 milyon nüfusunun 40 milyonu Müslümandır. Yeni bir mantalite ile bu çok kutuplu dünya da yeni bir yapılanma oluşuyor ve Türkiye kendine yeni bir yer ediniyor.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner63

banner105