"Ebru sanatına ilk görüşte aşık oldum"

Beyza Ağaoğlu: "Ebru sanatına ilk görüşte aşık oldum"

Trabzonspor  Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu'nun eşi Beyza Ağaoğlu yakın zamanda ikinci kişisel ebru sergisini açtı. 10 yıldır ebruyla uğraşan, Türkiye'nin önemli ustalarından el alan Ağaoğlu artık kendi öğrencilerini de yetiştiriyor. "Önce arkadaşlarım hatta ailem bile inanmadı. 'Canı sıkılıyor o yüzden kendini bu işe verdi' dediler. Ben sonra 'ebru'ya âşık oldum. Artık hayatımı, günlerimi ebru üzerine kurguluyorum" diyor Beyza Ağaoğlu... Kendisi Trabzonspor Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu'nun eşi... 10 yıllık ebru macerasına iki kişisel sergi sığdırdı. Son dört yıldır da minyatürle uğraşıyor. Aynı zamanda icazetli bir ebru hocası. Kendisi gibi ebruya âşık olan öğrencilerini müthiş bir özveriyle yetiştiriyor. Beyza Ağaoğlu'yla yakın dönemde açtığı sergi vesileyle bir araya geliyoruz. Ebru ve minyatür sanatının imkanlarını bir araya getirerek "Dört Unsur, 12 Burç ve Gezegenler" adlı sergisi geçen haftalarda İstanbul Deniz Müzesi'nde açıldı. Klasik ebru sanatına kendi hayal gücünü katarak, sıra dışı işler çıkarıyor Ağaoğlu.

Öyle ki bu sergiye hazırlanması, eserlerini tamamlaması üç yılını almış... Ebruyla tanışması ise 10 yıl öncesine dayanıyor. Derin tasavvuf okumaları yaptığı bir dönem bu. Ebru hakkında hiçbir fikri yok henüz. Bir arkadaşı sohbetlerinde ebru derslerine başladığını söylüyor ve birkaç örnek getiriyor, kendi yaptıklarından. O an karar veriyor Ağaoğlu bu sanatla uğraşmaya... Arkadaşı, Türkiye'nin en önemli ebru sanatçılarından, büyük usta Hikmet Barutçugil'den ders alıyor. Ama bilen bilir, Barutçugil öyle özel, bire bir ders veren bir isim değil. Toplu olarak veriyor... Ağaoğlu hemen arıyor kendisini. Ama o yıl öğrenci kaydına yer kalmadığını öğreniyor. Bir sonraki seneyi bekliyor ve başlıyor.

ATÖLYEM BENİM 'HİRA'M

Beyza Hanım jeoloji yüksek mühendisi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nden mezun... Yani ebru öncesinde hayata daha analitik bakan biri. Gerisini kendisi anlatsın: "Sanatla hiç ilgim olmamıştı daha önce. Ama ben daha ilk derste, 'Ebruya âşık oldum' dedim. Hatta Hikmet Hoca'ya 'Lütfen bana gerekli malzemeleri çıkarın, evimde atölye açacağım' dedim. 'Beyza Hanım, henüz çok erken, bir durun bakalım dört hafta geçsin. Yapabilecek misiniz, sevecek misiniz bu işi!' dedi. Ben çok emindim. Sonra evin garajında 20 metrekarelik bir yer var. Orayı atölye yaptım.

O gün bugündür orada çalışıyorum. Orası benim 'Hira'm." Peki, ebruda çeken ne olmuş Ağaoğlu'nu? Şöyle anlatıyor: "Ebruya başlamadan birkaç sene önce tasavvufa merak sarmıştım. Kur'an-ı Kerim'i detaylı okumaya başlamıştım. O bir yaşama kılavuzu... Ebru da insan ruhuna dokunan, tasavvufun içinde bir sanat. Bir de benim suya karşı müthiş bir yakınlığım, muhabbetim var. Eşim hatta bana 'Senin yüzgeçli doğman lazımdı' der gülerek. Bu sanatın suya tatbik edilmesi fikri bana çok yakın geldi. Ebru hakikaten bir meditasyon. Hocam Hikmet Barutçigil bize hep 'Derse gelirken, lütfen endişelerinizi dışarıda bırakın. Su molekülleri bunu hisseder' derdi. Gerçekten de gergin insanların yaptıkları ebrular da güzellik göremezsiniz..."Hocası Barutçugil iki sene sonunda "Artık eğitiminiz bitti, benden bu kadar" diyor Ağaoğlu'na... Ama Ağaoğlu'nun muhayyilesi rahat durmuyor. Kendinden de bir şeyler katmak istiyor sanatına. Sonra karşısına yine ürkiye'nin önemli ebru sanatçılarından Firdevs Çalkanoğlu çıkıyor. Uzun süre onunla çalıştıktan sonra Çalkanoğlu kendisine, "Sana icazet veririm ama bir şartla. Kendi kişisel sergini açacaksın" diyor. Ve Beyza Hanım uzun ve zorlu çalışmalardan sonra klasik ebru çalışmalarından oluşan ilk kişisel sergisini açıyor. Artık bir hoca olarak da öğrenciler yetiştirmeye başlıyor... "Ben bir şeyler öğrendiysem hem üretmeye devam etmeliyim, hem de başkalarına da öğretip bu sanatın geleceğine bir katkı sunmalıyım" diyor.

SÜMER GÖKBİLİMİNİ ARAŞTIRDIM

"Bu sergimde amacım, minyatür birikimlerimi çok sevdiğim ebru ile bir araya getirerek, hikayesi olan çalışmalar yapmaktı. Konusunu, evren, burçlar ve gezegenler olarak düşlediğimi bu sergi hazırlık araştırmalarımda, ustam sayın Özcan Özcan'ı da önermeleriyle Sümer gökbiliminde burçlar ve gezenlerden, Metin And'ın Minyatürlerle Osmanlı Mitologyası kitabından çok yararlandnım. Ebrularımdaki çiçeklere gelince, bir ebru sevdalısı için olmazsa olmazımdı. Her burcun bir çiçeğini yapmak istedim, astrolog Münevver Çetiner'den aldığım bilgiler doğrultusunda bunun bilimsel gerçekliğinin olmadığını öğrendim."

EŞİME TRABZONSPOR EBRUSU YAPTIM

"Eşim (Ahmet Ağaoğlu) ebruya ilk başladığım zamanlarda açıkçası gülüyordu. Sıkılacağımı düşünüyordu herhalde. Fakat ilk sergimden sonra bu işin bende çok ciddi bir yeri olduğunu ve vazgeçmeyeceğimi anladı. Çok destek oldu...

Son sergime bir ay kala da beni şaşırtarak ebru tekniğiyle bir Trabzonspor logosu çalışmamı istedi. Ama bir yandan da çok işim vardı. Sergi hazırlıklarıyla ilgili. Bir şekilde yetiştirdim. 'Bu sergide baş köşede olsun' dedi. 'Ahmet, bu bir konsept sergi ne alakası var' dediysem de rica etti. Biz de sergiye onu da koyduk (gülüyor)."

DOWN SENDROMLU KIZIM BANA SABRI ÖĞRETTİ

"Ebru sabrı da öğretir derler. Ama ben sabır konusunda tecrübeliyim. Bana sabrı down sendromlu kızım Ayşe öğretti. Bu sene 30 yaşına girdi... Eğer down sendromlu bir çocuğun annesiyseniz sistem size sabretmeyi öğretiyor. Onunla konuşmanız, ona bir şey anlatmanız ona göre olmalı. Gün içinde aynı soruya 50 defa aynı cevabı verdiğimi bilirim. Aynı ses tonuyla, aynı sükunetle... Bunu yapmak zorundasınız.

Eğer sizin enerjiniz sertleşir ve sinirlenirseniz karşı tarafa çok zarar veriyorsunuz. Herkesin bir sınavı var hayatta. Benim sınavım ve hediyem Ayşe. Ben bütün yaşam düzenimi ona göre şekillendirdim. Beni her zaman yanında bulmalı. O da çalışmalarımı takip ediyor. İlk sergimi ona ithaf etmiştim. Bazen 'Gel sen de bir iki fırça salla' diyorum. Ama istemiyor. Hatta bana bazen sitem ederek, 'Sen de çok ebrucu oldun' diyor."

DOWN SENDROMLU KIZIM BANA SABRI ÖĞRETTİ

"Ebru sabrı da öğretir derler. Ama ben sabır konusunda tecrübeliyim. Bana sabrı down sendromlu kızım Ayşe öğretti. Bu sene 30 yaşına girdi... Eğer down sendromlu bir çocuğun annesiyseniz sistem size sabretmeyi öğretiyor. Onunla konuşmanız, ona bir şey anlatmanız ona göre olmalı. Gün içinde aynı soruya 50 defa aynı cevabı verdiğimi bilirim. Aynı ses tonuyla, aynı sükunetle... Bunu yapmak zorundasınız.Eğer sizin enerjiniz sertleşir ve sinirlenirseniz karşı tarafa çok zarar veriyorsunuz. Herkesin bir sınavı var hayatta. Benim sınavım ve hediyem Ayşe. Ben bütün yaşam düzenimi ona göre şekillendirdim. Beni her zaman yanında bulmalı. O da çalışmalarımı takip ediyor. İlk sergimi ona ithaf etmiştim. Bazen 'Gel sen de bir iki fırça salla' diyorum. Ama istemiyor. Hatta bana bazen sitem ederek, 'Sen de çok ebrucu oldun' diyor."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.