Türkiye’nin ilk Profesyonel boks kadın hakemi olan Nazan Savaş, başarılı bir maç yönetmesinin yanı sıra gong sesini duyar duymaz Lösemi tedavisini tamamlayan oğlunun yanına koşması Türk kadınının gerçek hayat mücadelesine örnek oldu.Geçtiğimiz günlerde Trabzon Beşirli’de gerçekleştirilen Profesyonel Boks Şampiyonası’nda Dünya Şampiyonası’nda kemer mücadelesine çıkan Dilara Yücel’in maçında çok ilginç gelişme yaşandı. Türkiye’nin ilk profesyonel kadın boks hakemi olan Nazan Savaş, ringdeki yönetimiyle dikkat çekerken, maçın bitiş düdüğüyle birlikte soluğu Lösemi tedavisini tamamlayan ve kontrol sürecinde olan oğlu Alp Rüzgar Savaş’ın yanında aldı. Bir yandan başarı plaketini alarak gururlanan Savaş, diğer yandan da oğlunun durumunu takip etmesi dikkat çekti.
Uyuyan oğlunun üstünü örterken kadrajımıza yakalanan Nazan Savaş, o anları anlattı. Sporcu düsturuyla hayatlarını idame ettiren Savaş ailesi yaşadıkları zorlu süreci, mutlulukları, mücadele etmenin ne demek olduğunu samimi bir şekilde gözler önüne serdi. Ayrıca Savaş’ın gösterdiği bu sorumluluk duygusu herkese örnek oldu. İstanbul Bölgesi’nde görev yapan ve yılın hakemi seçilen Nazan Savaş’ın yaşantısında yatan hikayenin ana teması ise umut oldu. İşte karşınızda umudunu yitirmeyen sorumluluk sahibi bir anneyle, Nazan Savaş’la gerçekleştirdiğimiz röportaj…
Hakemlikten önce boksör olduğunuzu biliyoruz. BU süreci genel hatlarıyla anlatır mısınız?
11 yaşındayken babam sayesinde boksa başladı. O boksu çok severdi. Sürekli onunla boks maçları izlerdik. 5 kardeşiz. 4 erkek ve ben. Babam hepimizi boksa yazdırdı. Ama kardeşlerim bıraktı ve ringler bana kaldı (gülerek). İlk senemde Türkiye Şampiyonu oldum. Babam beni her zaman destekledi. Salonda sırtında gezdirirdi. Milli takıma seçilmiştim. Ancak o dönem yıldızlar kategorisi yoktu. Büyükler kategorisinde mücadele etmiştim. Bu şekilde başlayan güzel bir geçmişim var.
Eşinizde eski Milli boksör. Nasıl bir aileye sahipsiniz?
Evet, eşim Muharrem Savaş. Kendisi de benim gibi eski Milli boksör. 2 oğlum var. Biri Mert Poyraz Savaş, diğeri yanımdaki Alp Rüzgar savaş. Mert Poyraz şuan anneannesiyle Umre’de yani Suudi Arabistan’da olduğu için yanımızda değil. Küçük, şirin bir çekirdek aileye sahibim.
Kariyerinizdeki başarılar nelerdir? Trabzon’a daha önce gelmiş miydiniz? Bu şehri nasıl buldunuz?
Sporculuğum döneminde birçok kez geldim. Gelmeye devam ediyoruz. Ayrıca burada Suat Hekimoğlu gibi çok değerli bir insan var. 1461 Trabzon FK Başkan Vekili ve boksa çok ilgili bir ağabeyimiz. Ailecek kendisine değer veririz. Keza o da bize değer verir. Trabzon’u seviyoruz. En büyük başarım Türkiye Şampiyonluğu… 2 kez bu duyguyu yaşadım. 2 kez de Türkiye 2’nciliği yaşadım. Trabzon’dan da çok sayıda arkadaşımız vardı. Bu yüzden Trabzon’a sempatimiz ailecek vardır.
TRABZON’DAKİ ÇOCUKLAR BOKSÖR DOĞUYOR
Sporcu olduğunuz dönemden bugüne baktığınızda Trabzon’u boks kıstasıyla nasıl yorumlarsınız?
Trabzon boksun Küba’sıdır. Biz öyle diyoruz. Hatta bu söylem tüm ülkeye yayılmış vaziyette. Bu şehirden çok iyi boksörler çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Ayrıca Trabzonlular boks yapmasının yanı sıra çok da değer veriyorlar. Beşirli Spor Kompleksi’nin tıklım doldurdular. Bu etkinlik İstanbul’da olsa belki bu kadar dolmayabilirdi. Ayrıca boks anlamında konuşuyorum; Türkiye genelinde Trabzon’u diğer şehirlerden öne çıkaran en önemli faktörler tesisler ve antrenör kalitesi. Gerçekten güzel tesisler var. Geliştirildiği ve çeşitlendirildiği taktirde çok daha iyi olacaktır.
Ayrıca Trabzon’dan çıkan boksörleri saya saya bitiremeyiz. Çok sporcu var. Kerem Özmen mesela. Önünde çok uzun yol var. Mustafa Çolak yıllarca amatöre hizmet etti şimdi ilk profesyonel maçına çıktı. Fatih Keleş’i söylemeye bile gerek yok. Hem amatör branşta Avrupa’da hem de profesyonelde Avrupa Şampiyonluğu ve şimdi de Dünya Şampiyonu oldular. Yakup Şener. Kendisiyle çok eski arkadaşız. Busenaz Sürmeneli ve Buse Naz Çakıroğlu da Trabzonlu. Bu şehir gerçekten boksa çok yatkın. Küçük yaştan başlayıp çok önemli başarılar elde edebiliyor. Buradaki çocuklar boksör doğuyor (gülerek)
BOKSTAN KOPAMADIM
Hakemlik serüveniniz nasıl başladı?
Evlendikten sonra bir de doğum yapınca artık dövüşemeyeceğimi anlayıp boksu bırakmıştım. Ardından da hakemlik kursu açıldı. Teklif geldi. Sporcu geçmişim de olduğundan kabul ettim. Dövüş sporlarında hakemler kesinlikle o spor branşından gelmesi gerekir. Yoksa hakemliği tam anlamıyla yapamaz. O sporcunun halinden anlamalı. Boks terimlerini öğrenemez. Geçmişinde bu sporu yapmış olan insanlar daha rahat hakem olabilir. O ambiyansı bilecek, o ter kokusunu bilecek o teri ringe düşecek ki başarabilsin. Ben de o açıdan başladım. Spordan bokstan kopamadım
ANNELİK HİÇ BİR ŞEYE ENGEL DEĞİLDİR
Zorlu şampiyonada çok etkili bir yönetim gerçekleştiniz. Ancak gong sesinin ardından bir andan çocuğunuzun yanına gittiniz. Bize o anı anlatır mısınız?
Çok önemli bir organizasyondu. Türkiye Profesyonel Boks Federasyonunun ilk organizasyonu ve Dünya Şampiyonası Kemer müsabakasıydı. Benim işim hakemlik. Annelik buna engel değildir. Daha doğrusu hiçbir şeye engel değildir. Ben kucağıma oğlumu alıp puanlamamı da yapabiliyorum. Bence kadının gücü her yerde olmalı. Anne oldun diye sosyal hayata kapanmayı doğru bulmuyorum.
Maçtan sonra oğlumun yanına gittim. Çünkü çok özel durumu vardı. Kendisi Lösemi tedavisi gördü. Şuan tedavi süreci tamamlandı. Kontrol aşamasındayız. Maç esnasında kocam zaten oğlumuzla ilgileniyordu. Maç bittiğinde onun üstünün açıldığını gördüm. Dayanamadım. Üstünü örttüm. (gülerek) Bu maç için İstanbul’dan gelmiştik. Önemli bir müsabaka. Büyük oğlumu Mert Poyraz’ı da ringlerde büyüttüm. Şimdi Alp Rüzgar’ı ringlerde büyütüyorum.
Ben çocuklarımı hiçbir ortamdan kaçırmadım. Düzenlenen boks gecesinde de o açıdan gönlüm rahattı. Sonuçta doktoruyla konuşmuştum bir probleminin olmayacağını söylemişti. Ringde maçı yönetirken aklım sadece işimdeydi. Çünkü alp Rüzgar’ın uslu duracağını biliyordum. O yüzden tam konsantre bir şekilde maça odaklanmıştım. Maçın ardından geldiğimde uyumuştu. O sırada üstünü örttüm. Ardından öyle bir görüntü ortaya çıktı.
ZORU SEVDİK ZOR İLE İMTİHAN EDİLDİK
Alp Rüzgar’a ilk tanı konduğunda neler hissettiniz?
1 sene önce tanısı konuşuldu. O süreçte eve kapandık. İşimi, her şeyi bıraktım. Sporculuğun vermiş olduğu enerjim olsa da evde kalmak zorundaydık. İlk zamanlar büyük bir korku ve üzüntü hakimdi. Bu ağırlığı kaldıramam dedim. Aklıma her gün farklı senaryolar geldi. Ama Allah bu yükü üzerimizden atmamız için bize çok büyük bir güç vermiş. Bunu sonradan anladık. Kocamla beraber bazen söyleriz, ‘neler atlattık’ diye. Hiçbir zaman pes etmedik. Ve şimdi oğlum eski sağlığına kavuştu. Bu bizim en büyük hayalimizdi. Ardından işime geri döndüm. İstanbul’da yaşıyorum. Boks, plates, kick boks gibi branşlarda özel dersler veriyorum. Eşim de öyle. Zoru severiz diye böyle zorlu bir imtihanlar karşılaştık galiba. Ama daha da güçlenerek hayatımıza devam ettik.
Böylesine bir süreçte insanlar bazı şeyleri çok daha iyi anlar. Bu süreç size ne öğretti?
Bu süreçte eşimden çok destek aldım. Bu hayatta yalnızmışız onu öğrendim. Yalnız doğduk yalnız öleceğiz. Buna herkes dahil. Anne, baba, kardeş… Herkes… Bu durumda eşimle birlikte omuz omuza ağladık. Ama ayağa kalktık. Onunla bir bu yolları aştık. Oğullarımla beraber. Tek yumruk gibi. Bizi biz iyileştirdik.
Tanıdan sonraki tedavi süreciniz nasıl geçmişti?
1 hafta hastanede kaldık. İlk anlar çok kötüydüm. Onkoloji bölümüne giremeyecektim az kalsın. Eşim, ‘orayı görünce üzülme’ demişti. Ben oğlumun saçlarını çok seviyordum. Onların dökülmesiyle yıkılmıştım. Ama şükrettim. Çünkü o alanda o kadar çaresiz hastalar vardı ki bir anda yeter ki saçları gitsin demeye başladım. Çünkü o kişileri görünce kendi çaresizliğimden utandım. Oğlum bana ‘canım yanıyor’ dediğinde hiçbir şey yapamıyordum. Bu da beni çok üzüyordu. Çok çaresizdim.
Şükretmenize sebep olan bir hikaye var mıydı?
Bir keresinde hastanenin lobisindeydik. Bir anne ağlıyordu. Bende ona nedenini sordum. Karar vermesi gerektiğini söyledi. Neye dedim. Ya çocuğu ameliyata alınacaktı çok ama çok riskliydi. Hayati tehlikesi çok fazlaydı. Ameliyata alınmasa da yapılabilecek bir şey kalmamıştı. Sonra çaresizliğimle yüz yüze geldim, kendi kendime tedavin var, oğlumun vücudu ilacı kabul etti diye söyledim.
Bu süreçte Alp ne yapıyordu. Nasıl dayandı?
Alp çok güçlü bir çocuk. Bana bu süreçte en büyük gücü oğlum verdi. Ben bazen yorgunluktan doğrulamayacak olduğum dönemlerde o kadar kortizon iğnesini bünyesinde barındıran çocuk birden Sefo isimli şarkıcının bilmem mi zor günlerimde hep sen yanımda oldun şarkısını söylüyordu. Büyümüşte küçülmüş gibiydi. O güç onunla birlikte her daim olmasından başka bir şey dilemem. Gerisini o halleder. Çünkü kemoterapi dediğimiz sıvı bir fayansa döküldüğünde fayans çatlayabilir. Ona rağmen el kadar bebek bana güç verdi. Ben bu güce nasıl kayıtsız kalabilirim.
Böyle bir hastalığın kabullenme dönemi en zorlu kısmıdır. Siz bu kısmı nasıl aştınız ve ailelere neler söylemek istersiniz?
İlk başta tabi ki kabullenemiyorsunuz. Daha doğrusu yakıştıramadım. Çünkü ben sporcuyum, babası sporcu, ailelerde böyle bir gen yoktu. Neden diyordum. Ben Alp’e hamileyken doğumuma 1 hafta kala boks eğitimlerime devam ettim. Alp daha 1 yaşına gelmeden squat yapmaya başladı. Kocamın iş yerine ünlü futbolcular gelirdi. Alp’i gördüğünde şaşırırlardı. Nazar değdi diye düşündük. Ardından kemik iliği yapılacak dendi. Sonra hastanenin Genetim Bölümü’ne gittik. Ne zaman doktor bize kanser hücrelerinin olduğu fotoğrafı gösterdi o zaman yıkıldık, o zaman kabullendik. Sonrasında inancımızın da etkisiyle çabamızı gösterdik duamızı ettik. Ailelere gelecek olursak; artık bu hastalığın tedavisi var ve başarı oranı %80-90’lara ulaştı. Savaşsınlar. Aksi taktirde bu savaşı kaybederler.
EŞİMLE GURUR DUYUYORUM
Hakem Nazan Savaş’ın eşi Muharrem Savaş da eşinin kadrajımıza yakalanan sorumluluk sahibi görüntüsü karşısında gurur duyduğunu ifade ederken sevgi dolu mesajlar yolladı. Eski Milli boksör Savaş, “Boks bizim için çok farklı bir dünya. Biz bu sporu çok seviyoruz. Karı koca olarak boksta bir yerlere gelmiş kişiler olarak böylesine organizasyonlarda görev almak çok gurur verici bir olay. Eşimin böylesine bir organizasyonda görev almasının ardından oğlumun da durumunu göz önüne aldığımda işimden feragat ettim. Eşime destek olmak istedim. Çocuğuma bakayım dedim. Eşimin bir yandan ringde olması, maçın ardından çocuğumuzun üzerini örtmesini gerçekten gurur verici.
Gerçek bir iş kadını gerçek bir anne. Sorumluluk duygusu had safhada olan bir eşe sahip olmak benim bu dünyada en büyük şansım olarak niteleyebilirim. Bu tip olayların mutlaka örnekleri vardır ama dışarıdan gözle bile bakıldığında çok güzel bir an. Doğru bir şekilde düzgün bir karakterle işine sorumluklarına bu şekilde sahip çıkıyorsan örnek teşkil edersin. Ki karımla gurur duydum. Çocuğun varsa boksör olabilirsin, hakem olabilirsin daha doğrusu her şeyi olabilirsin. Yeter ki inanç olsun. Hatta müsabakalara gidebilirsin, il il dolaşabilirsin. Diğer oğlum ringlerde büyüdü. Arkadaşlarımızın odasında kaldı. Bir baba olarak bu durumu çok önemsiyorum. Karımla gurur duyuyorum.Ali Osman Yürük