Bu bir beka meselesidir

Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım'da imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat muhtırasını Avrasya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ersan Bocutoğlu ile konuştu. Ersan Hoca konuyu tüm yönleriyle ele aldı. Türkiye’nin Libya ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini yerel, bölgesel ve küresel çapta ele alan Prof. Dr. Bocutoğlu, Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili tespitlerde bulundu.

Libya ile Türkiye Doğu Akdeniz’le ilgili anlaşma imzaladı. Rusya ile karşı karşıya geldik. Doğu Akdeniz anlaşmasının Türkiye açısından önemi nedir?

Hükümet ve basın yoluyla bugünler de duyulan şeyler daha önce de biliniyordu. Yani, bir yerde hakkınız var ise biz bu hakları biliyorduk. Ama şuradan örnek vermek isterim. Nasıl ki Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bir ihtilal yoluyla bizim haklarımız bozulunca Türkiye’nin müdahale etme hakkı hukuken var idi ancak çıkartma gemilerimiz olmadığı için o hakkı kullanamamıştık. Doğu Akdeniz ve Libya ile ilgili durum da aynıdır. Bütün haklarımızı biliyoruz. Ancak bu haklarımızı gündeme getirmeye bizi muktedir kılacak, askeri endüstriyel kapasiteye yen sahip olmuş bulunmaktayız. Konunun gündeme gelmiş olması bu bakımdan değerlendirilmelidir.  Bütün Doğu Akdeniz’deki haklarımız Türkiye’nin ekonomik, stratejik ve küresel güç olma gelecekleriyle yakinen ilintilidir. Bunun altını çizmek istiyorum.

Aslında Türkiye hakkını mı koruyor. Yoksa yeni bir olmayan bir hak arayışına mı girdi? “Ben hakkımı koruyorum” dediği için mi batıda bu fırtına kopuyor? Alıştıkları Türkiye olmadığı için mi bu fırtına kopuyor?

Evet, değerlendirmenize katılıyorum. Bütün haklarımızı Türkiye olarak bilmekteyiz. Fakat haklarımızı koruyacak ekonomik, teknik ve teknolojik kapasiteye sahip değildik. Şu anda bu kapasiteyi yüzde 70 oranında gerçekleştirdik. Dolayısıyla bu haklarımızı korumaya çalışıyoruz. Kimsenin hakkına herhangi bir tecavüz söz konusu değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasında da hiçbir ülkenin haklarına tecavüz etmek diye bir husus yoktur.

Libya Anlaşması da bu çerçevede mi değerlendirilmelidir? Yoksa Libya olayı farklı mı?

Libya, bir Osmanlı toprağı… Burada Enver Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’nın ve diğer Türk subaylarının yaptıkları işleri biliyoruz. 1911 Uşi Anlaşmasıyla oradan çekildik. Çünkü Balkan Savaşları gelmişti. İstanbul’a yakın olan tehdit Libya’ya olandan daha çok acil olduğu için anlaşarak Libya’dan çekildik. Nihayet aradan seneler geçtikten sonra 1951 yılında Birleşmiş Milletler, Libya’ya bağımsızlık verdi. Buraya kral olarak Ömer Muhtar’ın sülalesi ve onun sülalesinden Şeyh İdris oraya kral oldu. Altını çizmekte fayda var. Yeni bağımsız olan Libya’nın ilk başvurduğu ülke Türkiye’dir ve başvuru talebi de “lütfen Libya’yı Türkiye’ye bağlayın” şeklindedir. Bu uluslararası ilişkilerde sık görülen bir husus değildir. 1951 yılındaki koşullar dikkate alınarak, savaş bitmiş ve Türkiye’nin endüstrileşmesi üzerine batı hegemonyası kurulmuş, Türkiye’nin NATO’ya girmesi söz konusu olmuş ve Türkiye en güzel şekilde İdris’i İstanbul’a davet etmiştir ve böyle bir talepte bulunmaması iletilmiş, gönlü alınarak geri gönderilmiştir. Libya ile Türkiye arasındaki bağlar son derece köklüdür. Ayrıca Libya, Tunus ve Cezayir’in bütün denizcileri geniş ölçü de Karadenizlidir. Bu noktayı da kafamızdan çıkarmayalım. Trabzon ve Rize havalisinin adamları zamanında da denizciydiler. Ve Osmanlı’nın Kuzey Batı Afrika’da bulunan topraklarında çok büyük Karadenizli vardır. Şu anda hükûmetin destek vereceği yer de Türklerin son derece etkili olduğu yerlerden birisidir. Yapacağımız işlemler şudur. Bilinen ve kanunların koruma altına aldığı bir hakkı biz şimdi canlandırmaya çalışıyoruz.

Libya’daki durum nedir?

Şu anda Türkiye mevcut kapasitesine bağlı olarak hakkını gündeme getirdi. Doğu Akdeniz’de bir sınır çizdik. Bu sınır bir yandan Libya ile Türkiye’nin kontrol ve ekonomik alanlarını gündeme getirirken Doğu Akdeniz’de kurulmak istenen İsrail önderliğindeki AB ve ABD’nin desteklediği bir oyunu da bozmuş oldu. Bu bölge uluslararası hukuka göre herkesin at oynayacağı serbest bir alan değildir. Burada yer alan her ülkenin burada münhasır ekonomik alanları vardır ve bu alanlar da ülkelerin istekleriyle değil uluslararası hukuk tarafından tanınmış bulunuyor. Biz şu anda son derece haklı olduğumuz bir işi yapıyoruz. Ama tehdit şuradan gelecektir. Uluslararası anlamda tanınan Libya ulusal hükümeti güçsüz durumdadır. Bunun askeri olarak desteklenmesi şarttır. Türkiye bununla ilgili gerekli adımları atmıştır. Ani bir operasyonla o hükümet ortadan kaldırılmaz ise yahut Türkiye’nin üzerine fazlaca gelinmezse yani bu ilişki bozulmazsa Türkiye, Libya üzerinde bir koruyucu konuma gelecektir. Bu Türkiye’nin Libya’yı işgal etmesi anlamına gelmiyor. Bu Libya’nın meşru hükümetinin Libya toprakları üzerinde hâkimiyet kurmasını sağlama adına en azından başkentini ve hükümetini koruma adına bir fonksiyon görecektir. Tabiatıyla burada bulunan lokma çok büyük olduğundan, Türkiye her ne kadar lokma koparmak istemese de uluslararası kamuoyu ‘Türkiye Libya’yı işgal ediyor ve hukukunu çiğniyor’ olarak lanse edeceği için bizim burada müttefiklere ihtiyacımız vardır. Nitekim bakarsanız ABD enteresan bir şekilde Türkiye’nin anlaşma imzaladığı Libya ulusal hükümetini tanıdığını ve desteklediğini açıkladı. Bunu da şöyle açıklayabiliriz. Rusya’nın tabiatıyla Mısır'ın İsrail’in Fransa’nın Suudi Arabistan ve körfez ülkelerinin Halife Hafter’e bir desteği bulunmaktadır. Yine, burada Rusya’nın paralı askerleri bulunmaktadır. Atom silahları olduğu için büyük devletler günümüzde karşı karşıya gelmiyorlar. Buna ‘Vekâlet Savaşları’ adı deniliyor. Herkes kendine bir vekil buluyor ve orada savaşıyor. ABD’nin bu hamlesi şu şekilde değerlendirilebilir. Libya toprakları üzerinde Türkiye ile Rusya karşı karşıya getirilmek suretiyle Türkiye’nin NATO’daki konumunun güçlendirilmesi. Türkiye gereğinde NATO’dan çıkılabileceğini, ilk etap da olmasa bile bunun işaretini vermek üzere İncirlik ve Kürecik’in boşaltılabilme ihtimallerini ilk defa yüksek sesle gündeme getirdi. ABD’de mevcut Donald Trump üzerinde etki kurmaya çalışan bazı güçler onu hırçın davranmaya itiyorlar. Yapmamız gereken şudur. İşi uluslararası hukuk çerçevesinde ve mutlak suretle Rusya ile de yakinen görüşmek suretiyle buradaki konumları paylaşarak çözme noktasında kendimize yeni destekler bulmak suretiyle götürmeliyiz.

ABD, Libya’da Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirmek isteyebilir biçiminde bir yaklaşımınız oldu. Peki, Türkiye Rusya ile karşı karşıya gelir mi? Suriye’de olduğu gibi bir anlaşma yolu bulur muyuz? Şu anda Rusya orada olmamızdan rahatsız gözüküyor.

Kesinlikle ama Türkiye mutlaka ara yol bulur. Artık eski Türkiye yok. Bizim buradaki en zayıf yanımız içteki birliğimizin bulunmayışıdır. Eskiden geniş ölçüde büyük mutabakatlar olurdu. Burada çatlak var. Dolayısıyla Türkiye’nin bölgesel güçten küresel bir güce atlaması meselesi kesinlikle Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarındaki haklarımızın korumasıyla yakinen ilintilidir. Eğer bu haklarımızı korursak Türkiye’nin ekonomik ödemeler bilançosu açığı sorunu tamamen bitecektir. Bu iki de bir dolarla oynamalar ve Türkiye’nin dış borçlara mahkûmiyeti mevzu kesinlikle ortadan kalkacaktır. Bu bir beka mevzudur. Bu bağlamda mutlaka Rusya’nın da onayı alınmalıdır.

Rusya ile uzlaşabilecek miyiz?

Bu zor bir konudur. Rusya bu gibi konularda kolayca taviz vermez. Bunun NATO meselesi olduğunu bilir. ABD’nin orada Türkiye’yi tutuyor olması Türkiye’nin NATO’daki konumunu güçlendirecek mahiyettedir. Hâlbuki Rusya’nın ana politikası Türkiye’yi NATO’dan çıkarmak üzerine kuruludur. Bunu bu şekilde değerlendirmeliyiz. O yüzden bu konu çok iyi diploması, emek ve çaba gerektiren bir meseledir. Türkiye Cumhuriyeti de bu konuda oldukça tecrübelidir.

CHP şu anda HDP’nin ipoteği altında. Onlar için şu anda birinci gaye Türkiye veya vatan sathı değil, Tayyip Erdoğan’ı aşağı indirmek. Ancak İYİ Partinin milli bir durum karşısında durumdaki duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Muhalefet iktidar açısından bakmalıyız. Geniş ölçü de zayıflamış gibi gözüken iktidar geçmiş olduğu bu uluslararası hamleyle tekrar iç destek kazanmaktadır. İktidar gücünden kaybettirilecekse bu gibi alanlarda başarısız olmalıdır. Kanal İstanbul, Libya ve Doğu Akdeniz’deki enerji politikası başarılı oldu. Bu anlamda iktidarı aşağı indirmek neredeyse imkânsızdır. Muhalefet açısından bakacaksak konuyu milli konularda mutabakat yapmak yerine bir oy bile olsa diye muhalefetin bunu değerlendirdiğini düşünüyorum.

Taban bundan rahatsız olmaz mı?

Beka meselesidir. Bu tarihi tecrübeyle sabittir. Hep beraber göreceğiz.

Anahtar Kelimeler:
TürkiyeABDLibya
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.