Çocukluk yıllarını ve ailesini anlatan Billur Kalkavan, "Bizim ailenin zenginliği dedemden gelir. Babam, dedemden kalan parayla hayatını sürdürdü. Çok para çaldırdı, kaptırdı! Kendi gibi arkadaşları vardı, hayatı seven adamlardı. Zengin çocuğu olmak zor bir şey, hırs olmuyor insanda. Bende de hırs yoktur" dedi
Sanatçı Billur Kalkavan, Armağan Çağlayan'ın YouTube'da yayınlanan 'Dur bi Dinle' adlı programına konuk oldu. Samimi açıklamalarda bulunan Kalkavan, hayatını, babasını, aile yapısını ve hakkında merak edilenlerini anlattı.
"BABAM AYAKLI KÜTÜPHANE GİBİYDİ"
İşte Kalkavan’ın açıklamalarından öne çıkan kısımlar:
* Benim babam sofra kurallarına inanılmaz önem veren bir adamdı. Hayatımda bu kadar sofraya dikkat eden bir adam görmedim. Mesela, 'Baba ben sınıfta kaldım’ desem 'Seneye geçersin' derdi ama kolunu sofraya koyduğum zaman kızardı. Sofraya oturmadan önce tıraş olup gelirdi. Ev için dikilmiş özel kıyafetlerini giyerdi.
* Bu kadar sert kuralları başka hiçbir arkadaşımın evinde görmedim. İyi ki de yapmış! Çünkü ben hayatta öğrendiğim birçok şeyi o sofrada öğrenmişim, şimdi anlıyorunm. Muhabbet ederdik çünkü…
* Oxford Felsefe Bölümü mezunuydu. Babam konuşmasın da kim konuşsun? Ben sanattan, edebiyata birçok şeyi babamdan öğrendim. Ayaklı kütüphane gibiydi…
"BENİ GÖREBİLMEK İÇİN SIFIA DOLUŞUYORLARDI"
* Liseye giderken kaldım, babam bir şey demedi. Amerika’ya gittim, orada bitirdim. Ben hiçbir zaman okula gitmeyi sevmedim. Evde o kadar çok şey öğretiliyordu ki bir de okula gidip, bir şeyler öğrenmekten sıkılıyordum.
* Okul hayatım boyunca çok tacize uğradım. Fiziksel, sözsel her türlü tacize uğradım. Çünkü 3 bin kişiydi okul, o zaman bir tek ben sarışındım. Sınıfa doluşuyorlardı beni görebilmek için. Teneffüslerde dışarı çıkamıyordum, korkuyordu.
"AİLEDE OKUYAN TEK ADAM BABAM"
* Bizim ailenin zenginliği dedemden gelir. Babama ‘armatör’ diyorlar ama asıl armatör dedemdir. Dedem 1990’de gelmiş İstanbul’a, Fatih’e yerleşmiş. Sonra Beylerbeyi’ndeki o yalıyı almış. Hatta babam derdi ki ’16 bin liraya almış.' Şimdi herhalde yüzlerce milyon dolar ediyor. Ailede okuyan tek adam babam…
* Babam, dedemden kalan parayla hayatını sürdürdü. Çok para çaldırdı, kaptırdı! Bir sürü şirketi vardı, hep başkalarına devretti. Vergi rekortmenleri listesinde olan bir adamdı babam. Tabi hazıra dağ dayanmıyor…
"HAYATI YAŞAMAYI SEVİYORUM"
* Kendi gibi arkadaşları vardı, hayatı seven adamlardı. Zengin çocuğu olmak zor bir şey, hırs olmuyor insanda. Bende de hırs yoktur, ‘Olmuyorsa olmaz’ işim olursa yaparım, olmazsa da umursamam.
* Ben de hayatı yaşamayı seviyorum. Görüntü olarak anneme, karakter olarak babama benziyorum. Tek farkım sorumlu biriyim…
"BİR SÜRÜ HAYALİM VAR"
* Babamın iflas ettiği zamanı ben bilmiyorum, onu annem bilir. Büyük bir zenginin parasız kalması bir fakirin yaşamı gibi değil. ‘Ihlamurlar Altında’ dizisinde bizim aile iflas ediyordu, beni Gaziosmanpaşa’da bir gecekonduya koydular. Dedim ki ‘Olmaz, mantık dışı’. Tamam, halk seviyor öyle ajitasyonu ama zenginin iflasını ben çok iyi biliyorum. Büyük bir yalından, küçük bir yalıya taşınırsın. Zengin adam gidip, iflas edince Gaziosmanpaşa’da yaşamıyor. Küçümsediğim için söylemiyorum, kimse yanlış anlamasın ama öyle değil o işler. Daha küçültürsün hayatını… O dönem sözümü geçirememiştim ama Gaziosmanpaşa’da da güzel zaman geçirmiştim. Benim hayattaki ana amacım keyif almaktır. Ben her zaman özgürlüğü seçtim, evime haciz de, geldi borçlandım da…. Bir sürü hayalim var, birçok şey yapmak istiyorum.
"EV TEMİZLEMEYE BAYILIYORUM"
* Ev temizlemeye bayılıyorum. Ayda bir temizlik için birisi gelir, onun dışında temizliğimi kendim yapıyorum. Sekiz kedimiz var, onların yemekleriyle başlıyorum. Evi sil, süpür, yemek yap... Bu şekilde geçiyor zaman…