TMSF’nin baş ağrısı Habertürk!

Dev medya grubuna sürpriz talip!

HaberTürk’te peş peşe patlayan iddialar, TMSF kulisleri ve olası satış senaryoları… Medyada “tuz koktu” diyen Ekran Kedisi, sektörün itibar krizini masaya yatırıyor.

Bu satırları yazmak benim için gerçekten ağır. Medyamızın zaten kırılgan olan güvenilirliği, HaberTürk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu suçlamasıyla tutuklanmasıyla bir darbe daha yedi. Bu olay, meslek olarak şapkayı önümüze koyup derin bir özeleştiri yapma zamanının çoktan geldiğini gösteriyor. Üniversite yıllarımda izlediğim, Atıf Yılmaz’ın unutulmaz filmi “Asiye Nasıl Kurtulur?” aklıma geldi. Filmde, yoksul ve yalnız bir genç kız olan Asiye, namuslu kalmaya çalışırken fuhuş çetesinin eline düşer, defalarca tecavüze uğrar, sonunda kurtuluşu intihar etmekte bulur. Yönetmen bize şunu sorar: “Asiye nasıl kurtulur?” Yani bu kirli düzenin içinde namuslu kalmak mümkün müdür?

Sosyal medyadaki ifşalara ve iddialara girmeyeceğim; masumiyet karinesi benim meslek ahlakım içinde hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Ama şunu sormadan edemiyorum: HaberTürk özelinde bu medya nasıl kurtulur? Bu medya yapılanması içinde “Namuslu kalmak mümkün mü?”

Artık çuvaldızı başkasına değil kendimize batırmanın vakti gelmedi mi?

“Tuz koktu” arkadaşlar, farkında mıyız?

Kurumlarının gücünü kullanarak siyasetçiden iş insanına, sporcudan sanatçıya kadar kurulan ilişkileri kişisel çıkarlara, ihalelere, ayrıcalıklara çeviren bu kokuşmuş anlayış sadece bireysel bir ahlak sorunu değil; tüm medya sektörünün itibarını çürüten, halkın gözünde gazeteciliği bitiren bir hastalıktır. Bu hastalık tedavi edilmezse, tıpkı Asiye gibi, bu medya da kurtuluşu yok oluşta bulacak.

"Kendilerini vazgeçilmez sanan bu zihniyetin temsilcilerini bir an önce hak ettikleri şekilde tasfiye etmek şarttır." NOKTA!

Bir diğer sorun ise, bazı kadın spikerlerin mesleki kimliklerini ve sorumluluklarını bir kenara bırakarak teşhirciliğe varan giyim tarzlarını sosyal medyada sergilemeleri. Bu durum, meslek onurunun yerini yüzeysel beğenilere ve popülerlik arayışına bırakmasından başka bir şey değil. Tek kelimeyle utanç verici!

Sıkça duyduğum ve beni çileden çıkaran bir ifade var: 'Şu kadar takipçisi var ama,..!'

Peki, bu neyi ifade ediyor?

Değerli dostlar, değerli medya yöneticileri, takipçi sayısının mesleki başarı ya da kaliteyle hiçbir ilgisi yok. Bu zihniyet, medyanın içini boşaltan ve değerlerini erozyona uğratan bir başka gerçeklik.

Asiye’nin hikâyesi 1986’da kaldı sanıyorduk; meğer hâlâ aynı karanlığın içindeymişiz. Eğer bugün susarsak, yarın intihar edecek olan Asiye değil, Türk medyasının ta kendisi olacak.

Neyse, burada uzun bir toplumsal analiz yapmayacağım ama konuşulması gereken çok şey var! Bu köşeye notu bırakıyorum…

HaberTürk’ten başladık oradan devam edelim yazımıza…

2025’i geride bırakmaya hazırlanırken, yılın en çok konuşulan medya kuruluşu hiç şüphesiz HaberTürk oldu.

Ciner Grubu’ndan Can Grubu’na yapılan Ciner Medya’nın satış süreci, Turgay Ciner gibi ünlü ve zengin bir iş insanının yurtdışına yerleşmesiyle başlayan olaylar zinciri, gündemi sarsmaya devam etti. Medyaya hızlı bir giriş yapan Can Holding’e düzenlenen kaçakçılık operasyonu ve ardından gelen kayyum atamasıyla skandallar birbiri ardına patladı. Önce cinsel taciz iddiaları, ardından Mehmet Akif Ersoy’un adının karıştığı uyuşturucu skandalı ve ardından tutuklanması, HaberTürk’ü yılın en tartışmalı ve çalkantılı medya kuruluşu haline getirdi.

Bu karmaşanın ortasında bir iddia hızla yayıldı: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), skandalların göbeğindeki bu medya grubunu bir an önce elden çıkarmak istiyormuş! Bu bağlamda birçok iş insanının nabzı ölçülmüş!

Ancak iş insanları, bu "ateş topu" na dokunmak istemiyor; "Ağrımayan başımı niye ağrıtayım?" diyormuş!

Bizim Angara kulislerinde ise bir isim fısıldanmaya başladı: Kazancı Holding ve Aksa Enerji'nin sahibi Cemil Kazancı. Kulağıma gelen bilgilere göre, Kazancı bu medya grubunu almaya sıcak bakmış! Ve hatta bu süreç hızla ilerlemeye de başlamış.. Yeni yıla girmeden satış haberini duyarsak şaşırmayın derim!

Üstelik Kazancı'ya personel konusunda tam inisiyatif alma sözü de verilmiş; "Şu kişiye dokunma, bu bizim adamımız…" gibi herhangi bir dayatma olmayacakmış! Hayırlısı olsun diyelim.