MİLLETİN PARASI MİLLETE AKIYOR!

Hani Yunus demiş ya 'söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı' belki de geldiğimiz nokta tamda burası. 17 Şubat sabahında ulusal bir gazete manşet attı 'Milletin Parası İle Millete Bağış yaptılar' şimdi bunun neresinden başlayalım. O kadar çok söylenecek cümle var ki neresinden başlasak diye düşünüyor insan.

Belki delirmedik ama kudurduk
Nefsimize göre bir dünya kurduk
Zevkin de keyfin de dibine vurduk
Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı

İliklere kadar girdi siyaset
Fikir müflis, vizyonumuz hamaset
Önyargının adı oldu feraset
Tükettik her şeyi, neyimiz kaldı…

Şair güzel söylemiş ama anlayan kim? 
Hani Yunus demiş ya 'söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı' belki de geldiğimiz nokta tamda burası.

17 Şubat sabahında ulusal bir gazete manşet attı 'Milletin Parası İle Millete Bağış yaptılar' şimdi bunun neresinden başlayalım. O kadar çok söylenecek cümle var ki neresinden başlasak diye düşünüyor insan.

6 Şubat'ta felakete uyandı bu ülke, 6 Şubat sabahında babalar çocuklarının cansız bedenlerini çıkarmaya çalıştı. 
Öyle bir afet yaşandı ki bir bölge tamamen yıkıma uğradı. Ülkenin hatta dünyanın her yerinden yardım ekipleri koştu. Tarif edilemeyen bir durum vardı ortada yardıma giden ekiplerin gidecekleri alternatif yollar dahil olmak üzere tüm yollar depremin etkisiyle yok olmuştu. Uçakların ineceği hava limanları yıkıma uğramış, İskenderun limanında yangın başlamıştı. Devlet var gücü ile bölgeye girip yaraları sarmaya çalışıyordu. Öğle saatlerinde tam kurtarma ekipleri programlarını yapmış işe koyulacaktı ki bu kez 7.7 ile 2. Deprem oldu. Yardım etmeye çalışan bazı ekiplerde göçük altında kaldı. Felaketin 2. Gününde devlet koordinasyonu kurmuş ipleri eline almış olsa da aynı anda on binlerce ev yıkılmıştı hangisine yetişebilirdi ki? 
Yerli yabancı ekipler elinden geldiğinin fazlasını yaparak adeta mucizeler yarattılar.

Aslında yukarıda özetlediğim hepimizin bildiği şeylerdi.

Şimdi yavaştan konuya girelim.

Felaket haberlerini duyan vatandaşlar adeta yağmur oldu yardım olarak yağdı. Saatler içerisinde tırlar yardım malzemeleri ile dolduruldu. Tırcılar adeta Fren pedalını unutmuş gibi gidiyorlardı. Avrupa basını Tır şoförlerinden 'Tırlar deprem bölgesine sanki frenleri yokmuş gibi gidiyor, Türkler Çıldırmış olmalı' manşetlerini atarken içimizde ki fikri bozuklardan bir türlü kurtaramadık. 
Siyasi Parti il başkanlıkları başta olmak üzere birçok siyasi kişi, vatandaşların yardımıyla dolu tırların önüne geçip poz vermeyi ihmal etmiyordu.  
Türk halkı Kıyam'a kalmıştı ama maalesef siyasi partilerimiz inceden mesaj vermeyi ihmal etmiyordu. Kimi Tırın önüne partisinin logosunu çakmış poz verirken kimisi ise sosyal medya hesaplarından vatandaşların gönderdiği yardımları sahiplenerek bilmem ne kadar yardım çıkarttık paylaşımı yapıyordu. Ayrışmalar başlamış olmasına rağmen hiç kimse bu durumu çaktırmıyordu bile.

Şimdi en derine doğru ilerleyelim.

Depremin 9. Gününde tüm televizyon kanallarının (Halk tv, Tele1 ve KRT hariç onlar katılmayı kabul etmedi) katılımı ile 'TEK YÜREK TÜRKİYE' kampanyası ile deprem bölgesine yardımlar toplanmaya başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan tek tek programa canlı bağlantı gerçekleştirdi. Herkes bu durumu alkışladı. 
Çünkü eğer Tek Yürek olmalıysa Türkiye asla ayrım olmamalıydı. 
Dünya Tarihine geçecek olan bir meblağ toplandı.

Peki sonrasında ne oldu?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu programa katıldıktan sonra attığı bir Twit ile kendi parti tabanından bile tepki aldı. Çünkü siyasi ayrımın ne yeri ne de zamanıydı. Yardım kampanyasına bağış yapan Şirketleri hedef alarak şöyle yazmıştı Kemal Kılıçtaroğlu 'Sevgili Beşli Çeteler, bu akşamki bağış performansınız gözlerimi yaşarttı. Dekontları mutlaka saklayın; onları 418 Milyar dolarlık borcunuzdan düşeceğim' belli ki danışmanları sayın Kılıçtaroğlu'nu yine yanlış yönlendirmişti. Çünkü devlet ile çete bir araya gelmez ortak iş yapamazdı! 
Sayın Kılıçtaroğlu afet sonrası dekont istemiş ya dilimiz döndüğünce kendisine Türk Devletinin dekontlarını sunalım. 
İlk olarak Van depreminden başlayalım Türkiye en ağır afetlerinden birini 23 Ekim 2011 tarihinde Van’da yaşamıştı. Neredeyse Van'ın tamamı yok olmuştu. İnsanlar sokakta kalakalmıştı. 
Devlet baba çıktı sahneye ve imkansızı başardı diyebiliriz. Çünkü 11 Ay gibi kısa bir sürede Devlet Babalığını yapmış ve sıcak yuvalarına kavuşturmuştu insanları.

Bitti mi Durun bakalım daha yeni başlıyoruz!..

Elazığ Depremi ve İzmir Depreminde yaşananlarda farklı değildi. 
İzmir'de insanlar 18 ayda yeni konutlarına yerleştirildi. 
Devlet Baba her afet sonrası baş rolde yer aldı. Mesela Antalya Manavgat 28 Temmuz 2021 yalında kül olmuştu. Hani Bir çok ülkeden yangın söndürme ekipleri gelmiş muhalefet bunu bile eleştirmişti ya, işte o kül olan Manavgat yeni evlerine 15 ay gibi bir sürede kavuştu. 
Yusufeli sel felaketinde Türkiye yasa boğulmuştu. Ancak burada da durum farklı değil. Yusufeli afet konutları 17 ayda sel mağdurlarına teslim edildi.

Giresun Dereli selini hepimiz hatırlarız herhalde hani bir ilçe yok oldu deniliyordu Devlet baba oradaki felaketin yaralarını da 1 yıl gibi bir sürfede sardı ve mağdur olanları yeni evlerine yerleştirdi.

Sayın Kılıçtaroğlu kabul etmeyebilir ama yukarıda her afet sonrası yapılanlar var ve her biri en az 10 dekont yerine geçiyor.

Felaket esnasında yardıma koşanları tehdit etmek ne etiğe ne de siyasete sığar. 
Şimdi soruyorum CHP tabanına tehdit edilen bu kişiler yardımlarını geri çekse güzel mi olur. 
Bakınız konu ne bu insanların ticari hayatları ne de devletten aldıkları ihaleler. Konu şu an deprem bölgesinde soğuktan tir tir titreyen bebekler ve bunlar üzerinden siyaset devşirmeye çalışan CHP lideri Kılıçtaroğlu. 
Demezler mi adama siz yarın iktidar olsanız bu yardımları kabul etmeyecek misiniz? Diye

Şimdi gelelim 'Milletin Parası ile Millete Yardım Yapıyorlar' diyen malum gazeteye neden bu kadar zorunuza gitti bilmiyorum ama milletin parası ile bugüne kadar neler yapılmış anlatayım ben size.

Eskiden milletin parası ile verilen davetlerde kavanoz büyüklüğünde şampanya kadehleri tokuşturulurmuş.

Eskiden milletin parası ile yapılan ordu evlerine millet sokulmazmış. Başörtülü/örtüsüz diye ayrıştırılmış millet. Üstelik vergileri ile maaş alanlar ve oyları ile seçtikleri insanlar tarafından.

Eskiden Milletin parası ile otoyollar başlamış ama yıllarca bitirilememiş ve müteahhitler ne hikmetse her fırsatta kaçmış.

Eskiden milletin parası defalarca çar çur edilmiş ve kurtuluş çaresi IMF kapılarında aranmış.

Eskiden Milletin Parası ile İthal bakanlar getirmişiz.

Eskiden Milletin Parası ile alınan gemiler kullanılarak milletin seçtiği başbakanı, bakanları asmışız.

Eskiden Milletin parasından Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün resmine tahammül edemeyip kaldırmışız…

Ama Bugün Milletin parası ile kilometrelerce yollar yapılmış.

Bugün Milletin parası ile Barajlar yapılmış.

Bugün Milletin Parası ile Mavi vatana sahip çıkılmış.

Bugün Milletin parası ile yerli otomobil yapılmış Devrim Otomobillerini yok edenlere inat.

Çanakkale Köprüsünü bizim mühendislerimiz ile kurmuşuz.

Bugün milletin parası ile 7 düvele kafa tutan Tayfun Füzesini, Atak helikopterini, Sihaları, Göktürk uydusunu yapmışız.

Bugün milletin parası ile ABD Başkanının önünde ricacı değil aksine belirleyici olmuşuz.

Bugün Milletin Parası ile deprem bölgesine yardıma koşmuş, oradaki insanların. Yarasını sarmışız.

Pardon da BUGÜN sizin zorunuza giden ne?

Bakınız Hükümet demiyorum, Devlet yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gücü neden bu kadar rahatsız ediyor sizi.

Siyasi iktidar hırslarınız var anlıyorum. 
Yıllarca kaybedilmişlikleriniz var onu da anlıyorum. 
Fakat ülkenin başarılarını sürekli olarak küçümseyişinizi anlayamıyorum.

Mesela muhalefetin yayın organı olarak bilinen Halk Tv ve Tele1 neden mağdur olan insanlara yardım kampanyasını yayınlamayı reddeder.

Bu millete olan kininiz bu kadar mı büyük? inanın çözemedim.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.