Tilkiyi kümese sokup sonra tavukların akıbetine şaşırmak, öngörü eksikliğinin en açık örneğidir. Bazı davranışların değişmeyeceği gerçeği bilinirken, ‘hümanizm’ adına gösterilen sınırsız hoşgörü, toplumsal güvenlik ve uyum açısından ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Kendi ülkelerinde (Vatikan'da) asla müsamaha edilmeyecek davranışların ülkemizde kabul görmesi ise politik tutarlılık ve karşılıklılık ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Hele birde "Taleal bedru" ile karşılanması yok mu? Binlerce ezgimiz varken neden "Taleal bedru"?
Olaya siyasi ve ideolojik gözlükle bakmayalım lütfen. İşin özüne inelim.
Bu yaklaşımın uzun vadeli sonuçları dikkatle değerlendirilmelidir.
Yılbaşı ağacı süslemek ya da Cadılar Bayramı’na katılmak kişisel tercihlerdir; kimseye dokunmaz, kimseyi yönlendirmez. Ancak bunu, geniş kitlelere yönelik bir mesajla aynı kefeye koyup meşrulaştırmaya çalışmak gerçekleri çarpıtmaktır. Ziyaretin kendisi elbette normaldir, diplomatik veya kültürel bir adım olarak görülebilir. Fakat bu ziyaretin içine politika, propaganda ya da yönlendirme sinyalleri karıştığında işin rengi değişir.
Papa'nın İznik gezisini diplomatik nezaket ya da masum bir anma etkinliğini geçmiştir. Unutmayalım ki tarih, sembollerle yazılır.
Bireysel bir davranışla toplumsal ölçekli bir mesajın etkisi aynı değildir. Bu fark görmezden gelindiğinde de asıl tartışılması gereken konu, ince bir kılıfla sunulmuş propaganda faaliyetinin neden ve nasıl devreye sokulduğudur.
Her halde biz bu kafayla yakında ekümenliği, heybeliada ruhban okulunu da hümanizm adına meşrulaştırırız.
Bu tür “tavizler”, Türk İslam dünyasının “egemenlik” haklarına zarar vermez mi?
Amaç Fener Rum Patrikhanesini ikinci Vatikan mı yapmak?
Biz bunu aslında toplumsal bir bilinç karmaşası olarak tanımlayabiliriz....
Yazık hemde çok yazık....
PAPA'DA PAPA...
01 Aralık 2025 Pazartesi 08:44





