Son zamanlarda Polis intiharları yaygınlaştı. Son iki yıla baktığımızda 2024 yılında (73), 2025 yılında Ekim sonu itibarıyla (67) Polis kendi canına kıydı. Önemli bir toplumsal sorun değil mi sizce;
Bu tablo, bir savaşın ortasında olsa bu kadar yürek yakmaz.
Bu sadece bireysel trajediler zinciri değil; sistemin derin bir yarası, bir çığlıktır. Sessizce ölen Anadolu’nun garip çocuklarının çığlığıdır bu çığlık…..
Polis, toplumun huzuru ve güvenliği için gece gündüz demeden görev yapıyor. Ancak bu fedakârlığın karşılığında ne İsa'ya yaranabiliyor ne de Musa'ya. Ücret adaletsizliği, çalışma saatleri, kurum içi mobing, siyasi baskı, yargı sopası vs vs.
Buna karşın; psikolojik desteği yetersiz, iş yükü ağır, motivasyonu düşük bir teşkilattan yüksek verim beklemek, hem onlara hem de vatandaşa haksızlıktır.
Artık geçici çözümlerle günü kurtarma dönemi bitmiştir. Kalıcı ve adil bir düzenleme şarttır. Bunun da yolu, Emniyet Teşkilatı Meslek Kanunu’nun bir an önce çıkarılmasından geçiyor.
Aktif görevdeki polislerin de, emeklilerinin de insan onuruna yakışır koşullarda yaşam sürmesi sağlanmalıdır. Güçlü bir toplum, ancak huzurlu ve mutlu bir güvenlik teşkilatıyla mümkündür.
Bugün emekli polisler, yıllarca devletin onurlu yüzü olarak hizmet ettikten sonra geçim sıkıntısı ile mücadele ediyor. Çalışan polis ile emeklisi arasında yüzde 50’lere varan maaş farkları oluştu. Bu durum özellikle lise ve dengi okul mezunu polislerde daha da belirginleşti. Öyle bir hal aldı ki, emekli ile emekli arasında maaş uçurumu oluştu.
Polisi, 657 sayılı kanuna tabi düz bir memur olarak göremezseniz. İç güvenliği emanet ettiğiniz bir meslek grubu farklı bir yere konmak zorunda. Çünkü Polis; iç güvenliğin temel direği, devletin sahadaki temsilcisidir. Polisin itibarsızlaştırılması devletin itibarsızlaştırılması demektir. Geri dönüşü olmayan bir yola sürükler bizi ve tamiri çok acılar yaşatır milletimize.
Bir zabıta, özel güvenlik veya orman muhafaza memuru ile aynı kefeye konulamaz. Bugün sahadaki Polisler bu meslek gruplarından az maaş alıyorlar. Bu durum yönetim kademesinde olanların vicdanını acıtmıyor mu?
Polisin görev bilinci, riski ve sorumluluğu çok daha yüksektir. Sürekli bedel ödüyor. Bu bedeli ödeyenleri bu kadar basitleştirmek kime ne kazandırır. Bu gerçek artık görmezden gelinmemelidir.
Peki Ne Yapılmalı?
Seyyanen zam polise de yansıtılmalı.
Emniyet hizmetleri tazminatının yüzde 50’si emekli polis maaşlarına eklenmeli.
Eşi çalışmayan personele eş yardımı devam etmeli.
Yeni bir Polis Meslek Kanunu acilen çıkarılmalı.
Emniyet Genel Müdürlüğü, doğrudan İç Güvenlik Bakanlığına bağlı bir yapıya kavuşturulmalı ya da teşkilatın başındaki kişi en az bakan yardımcısı seviyesinde olmalı.
Maaş bağlama oranları yükseltilmeli.
Lise mezunu polislere en az 3000 ek gösterge verilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, güvenlik güçlerini korumak, sadece onları değil; toplumun huzurunu, devletin itibarını ve geleceğimizi korumaktır.
Bir ülke, polisinin yüzündeki yorgunluğu değil, gözlerindeki umudu görmelidir.
Yazımı küçük bir fıkra, ama büyük bir gerçekle bitireyim.
Bir gün yaşlı bir polis emeklisi karakola uğramış. Kapıda görevli genç polis, saygıyla ayağa kalkmış:
“Hoş geldiniz efendim, nasılsınız?” diye sormuş.
Emekli polis gülümsemiş, sonra iç çekmiş:
“Evladım,” demiş, “ben senin gibi nöbet tutarken ayakkabılarımı yırtardım, şimdi pazarda patates seçerken ellerim titriyor, avuçlarımın içi parçalanıyor. O zaman devlete hizmet ediyordum, şimdi geçime hizmet ediyorum...”
Genç polis susmuş. Ne diyeceğini bilememiş. Sadece “Hakkınızı helal edin efendim” diyebilmiş.
Emekli polis yavaşça arkasını dönüp yürümüş.
O an karakolun içinde bir sessizlik olmuş.
Çünkü herkes biliyormuş ki, bu ülkede en çok susanlar, en çok yananlardır.
GÜÇLÜ TOPLUM, HUZURLU POLİSLE MÜMKÜNDÜR
03 Kasım 2025 Pazartesi 10:47





