Türk futbolu çöküş içinde

Trabzonspor'un efsanelerinden Özkan Sümer’den Türk futbolu ve bordo-mavili takıma dair önemli tespitler. Sümer, iyi yönetilmediği için ülke futbolunun akıbetinin büyük bir çöküş ve tükeniş içinde olduğunu dile getirdi. Kariyerinde futbolculuk, teknik adamlık ve kulüp başkanlığı bulunan kişilerin sayısı, bir elin parmakları kadar bile yoktur. Baba Hakkı ve Büyük Fikret gibi futbolun 3 kademesinde görev yapan bir kişi daha var. Trabzonspor'un efsane kadrosunda futbolculuk ve teknik adamlık yapan, 2001 yılında da bordo-mavili kulübün başkanlığına getirilen, Türk futboluna sayısız oyuncu kazandıran Özkan Sümer. Bilhassa Trabzonsporlu taraftarların "futbolun bilge insanı", "futbolun profesörü" olarak tanımladıkları Özkan Sümer Türk futbolunu masaya yatırdı. Özkan hoca, futboldaki mevcut sorunları ve çözüm önerilerini detaylı bir şekilde anlatırken, Trabzonspor'un kuruluşu, bordo-mavili kulüpteki başkanlığı, yabancı futbolcu meselesi, taraftar dernekleri/profilleri, VAR sistemi, 2010-2011 sezonunun yankıları konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

TENEKE KUTULARLA OYNARDIK

Özkan Sümer çocukluğunda Maçka sokaklarında teneke kutularla futbol oynamasından, Trabzonspor formasını sırtına geçirdiği gençlik yıllarına dek uzanan süreci kısaca şöyle anlattı: "Benim çocukluğumda ortamımız futbola çok uygundu. Mahalle dediğimiz, sokak dediğimiz şey, o zaman bizim çocuk olarak oynayabileceğimiz veya çevre bulabileceğimiz bir imkan sunuyordu bize. Trabzon'da çocukların futboldan kopuk olması söz konusu değildi. İlk başladığımız zaman top bulma güçlüğü vardı sadece. Kağıttan toplar yapar ya da teneke kutularla futbol oynardık. Okul hayatı da öyleydi. Ortaokula başladığım yıl, İdmanocağı'nda da futbola başladım. İlk zamanlar kaleciydim. Devamlı büyüklerle maça çıkıyorduk ve onların şutları falan beni biraz hırpaladı. Sonra pozisyon değiştirdim ve savunma oyuncusu oldum. Zaman zaman forvet oynasam da asıl yerim savunmaydı. 1967'ye kadar da İdmanocağı'nda oynadım ve o yıl Trabzonspor kurulunca oraya geçtim. Trabzonspor'da ilk yıllar çok sancılıydı. 2'nci Lig'de mücadele ediyorduk ve bir an önce 1. Lig'e çıkmayı hedefliyorduk. Transferler, oyuncu almalar vermeler falan 7 yıllık böyle bir çaba sonuçsuz kaldı ve üzücü sonuçlar oldu. Nihayet 7 yıl sonra Trabzonspor kendi gerçeğine döndü. Kendi özgünlüğü içinde kendi oyuncularıyla onları bir araya getirdi ve o potansiyeli etkinleştirerek de 1. Lig'e çıktı. Çıkar çıkmaz da fark edilir bir performans ortaya koydu ve sonraki yıllarda da şampiyonluklar ve kupalar geldi."

İSTİFA ETTİM, BUGÜN PİŞMANIM

Sümer'in başkanlık macerası ise çok yankı uyandıran bir gerekçeyle son buldu. 2003-2004 sezonunun henüz ikinci haftasında Trabzonspor'un konuğu Fenerbahçe'ydi. Müsabakada çıkan olaylar sonucunda her iki kulüp de para ve saha kapatma cezası almıştı. Fenerbahçe Kulübünün yaptığı itiraz sonucunda da Tahkim Kurulu, sarı-lacivertli kulübe verilen saha kapatma cezasını kaldırdı. İşte bu karar, Özkan Sümer'in görevinden istifa etmesine sebebiyet verdi. Haksızlığa dikkati çekmek ve futbol kamuoyuna mesaj vermek adına istifa ettiğini belirten Sümer, an itibarıyla bu kararından pişmanlık duyuyor: "Trabzonspor, çok haklı olduğunu düşündüğüm bir olaydan ötürü haksız noktaya düşürüldü, haksız görüldü. Ben bunu düzeltme imkanından mahrum kaldım. Yani çabaladım ama o düzeltmeyi başaramadım. Başaramayınca da o rahatsızlık içinde bir mesaj olur diye, bir kısım yanlışlara dikkati çekmek adına başkanlıktan istifa ettim ama bugün pişmanım. Belki biraz düşünme zamanı kendime ayırsaydım, başka türlü bir mücadeleyi seçebilirdim. Keşke dediğim noktadır bu. Çünkü Trabzonspor adına iyi olmadı. Biraz içten mücadeleyi sürdürseydim, başka arayışlara girseydim, başka şeyleri zorlasaydım belki Trabzonspor adına daha iyi olurdu. Çünkü Trabzonspor hem ekonomik olarak hem sportif olarak hem de kitlesel olarak uyumlu hale gelmişti. Çatışmalar, tartışmalar, kayıplar, handikaplar yaşadıktan sonra artık Trabzonspor'un sistem olarak da anlayış olarak da etkinlik olarak da bir yere oturmaya başladığı bir dönemde ayrılmış olmam kötü oldu. O günden sonra Trabzonspor yine kendi doğrularından, değerlerinden kayış yaşadı."

BÜYÜK KULÜPLER KAYRILIYOR

Büyük takımların küçük takımlar karşısında her zaman kayrıldığına yönelik futbol kamuoyunda oluşan hakim kanaatin gerçeklik payını sorduğumuz emektar teknik adam, sorumuza çok net bir cevap verdi: "Büyük kulüplerin kayrıldığını net bir şekilde ifade edebilirim. Kayrılmıştır. Kaldı ki şimdi bu kayrılmanın etkileri çok derin oluyor. Yani o küçük kulübün hakkını elinden aldığın an yaşamını tehlikeye düşürüyorsun. Büyük kulüpten bir şeyler aldığın, kopardığın zaman yine büyüklüğü devam eder ama küçük kulüp için aynı şeyi söylememiz mümkün değil. Bu bakımdan Türk futbolu çok acı sonuçlar yaşadı. Dönemsel olarak bir kısım şeyler oturdu, güzel de yönetildi ama buna bir devamlılık kazandırdığımız söylenemez. Bazı yönetim dönemlerinde Türkiye Futbol Federasyonunun tutumu, davranışı, anlayışı ve kararlılığının denge oluşturduğu dönemler vardır. Bunun böyle dağıldığı, savrulduğu dönemler de var. Öyle olunca bu tartışma hep böyle acılı şekilde devam ediyor."

TÜRK FUTBOLU HİÇ İYİ YÖNETİLMİYOR

Sümer, Türk futbolundaki sorunların sebebin federasyon olduğunu iddia etti: "Bir kere Türk futbolu iyi yönetilmiyor, hatta hiç yönetilmiyor. İnanılmaz derece savruk haldeler. Futbolu idare etmek bir kere teknik bağlamda çok çok ciddi ve teknik bir iştir. Bu kadar teknik bir işin bu kadar yüzeysel ve bu kadar olayın becerisini ve değerini kavramamış insanlar tarafından yönetilmesi veya sorumluluk üstlenilmesi aklın alabileceği bir şey değil. Zaten ülke futbolunun akıbeti bu bakımdan büyük bir çöküş, hatta büyük bir tükeniş içinde. Şimdi birkaç örnek vereyim. Türk futbolu, Kıbrıs'tan sonra dünyada en fazla yabancı kullanan ülke. Türk futbolu, dünyada en yaşlı lig. Türk futbolu, en az oyuncu üreten lig. Türk futbolu, dünyada en borçlu lig. Türk futbolunun bir kısmı belediyeler tarafından yönetilen tek ülke. Geçen seneki verilere göre söyleyeyim, geçen sene Süper Lig'de 17 teknik adamın görevine son verilmesi, bu da bir dünya rekoru. Kıbrıs'tan sonra dünyada en fazla yabancı kullanan Türkiye, niye yabancıları kullanıyor, rekabette üstünlük sağlamak için. İyi de sportif başarısına bakıyorsun bu sene Başakşehir bir gayret içerisinde, diğerleri ilk başta yok olmuş. Geçen sene de öyle. Yurt dışında yaklaşık 5 milyon vatandaşımız var. Beş milyon vatandaşımızın 5 büyük ligde oynayan 19 çocuğu var. Bu geçen seneki veriler. O yabancı ülkelerdeki vatandaşlarımızın 19 çocuğu, 5 büyük ligde oynuyor. 82 milyondan da 5 oyuncu. Bu hala bir uyandırma, dikkati çekme veya potansiyeli nasıl değerlendireceğimiz konusunda bir fikir oluşturmaya yetmiyor mu?"

ARŞİMET NOKTASI: ÜRETİM

Özkan Sümer'e göre tek kurtuluş yolu, futbolcu üretiminde: "Türk futbolunun potansiyeli nedir. Her şeyden önce bir iş, hele bu kadar teknik bir iş yapılırken önce bir potansiyel tespiti yapacak ve önceliklerini belirleyeceksin. İşte bu önceliklerini biçimleyeceksin, süreçlendireceksin ve sonuçta bundan ne elde edeceğini bileceksin. Galatasaray 4 sene art arda şampiyon oldu, UEFA Kupası'nı da aldı ve battı. Böyle bir şey olabilir mi? Bu şampiyonluklardan kazançlı çıkması gerekirken. Ancak Galatasaray başarılı olurken o başarıyı nasıl pazarlayacağının hesabını yapmadı. Tüm bunlara baktığımızda oyuncu üretmiyorsun, üretilenleri yönetmiyorsun, bunları katma-çıkarma yönündeki bilinçli bir uygulamadan mahrumsun, işler nasıl yürüyecek? Buna biraz dikkat ettiğimiz zaman Türk futbolunun veya Türk gençlerinin bu konuda bir potansiyeli olduğunu, futbola eğilimlerinde başarılı olabileceği gibi bir sonuç çıkmasına rağmen ne yazık ki yanlış uygulamalar sonucunda Türk futbolu artık her yönden, sportif olarak, ekonomik olarak, kitlesel olarak da çok zor günler geçiriyor. Benim tanımlamam şudur; Türk futbolunu yükseltebilecek tek değer, ben ona Arşimet noktası diyorum, üretimdir. Üretim yaptığın takdirde sportif başarı yükselecek, kulüpler ekonomik zorluktan kurtulmuş olacak ve bir devamlılık kazanacak. Ülke yeniliğiyle beraber gerçek anlamda özgün bir rekabet içerisinde olacak. Şimdi işte taşımalar, çıkarmalar, vermeler, almalar her yönüyle bir tutarsızlık, bir değersizlik, bir kalıcılık ortaya çıkarmadığı için ne yazık ki işler böylesine ters gidiyor."

TARAFTARLIK KOŞULSUZ BİR SADAKATTİR ŞİMDİ MÜŞTERİ VAR

Futbol çarkının içinde bulunan ve her geçen gün değişen taraftar profillerine de değinen Sümer, “Artık taraftar yok, müşteri var” dedi. Sümer şöyle devam etti: "Taraftar dediğimiz şey geçmişte her şeye rağmen böyle sadakat üzerinde düşünülürdü. Yani taraftarlık koşulsuz bir sadakattir. Şimdi müşteri var, müşteriden bahsedebiliriz. Talep ediyor, istiyor. O zaman talep malep yok. Şunu al diyor, bunu al diyor, oyuncu al diyor, yönetim değişsin diyor, hoca değişsin diyor. Şunlar yapılsın diyor .Yani tamamen müşteri haline gelmiş. Müşteri memnuniyeti de çok farklı bir şeydir ve memnun ettikçe yeni bir memnuniyetsizlik ortaya çıkıyor. Yani, kulüp kurumsal anlamda bir yapıya kavuşmadığı takdirde o müşteri memnuniyeti egemen olur. O memnuniyeti de besleyen medya olur çünkü o da o müşteriyi iyi tutmak zorundadır ve bu birleşme veya bu ilişki ve etkileşim sonunda işte ihtiyaç duyulan doğru bir kulüp yapısını ve yönetimini ortaya çıkarmaya en büyük engel ne yazık ki."

2010-2011 SONRASI ÇIKIŞLARDA ZAYIF KALDIK

Trabzonspor camiası, 1996'da kaçan şampiyonluğun travmasını tam atlatmıştı ki bu kez de 2010-2011 sezonuyla karşılaştı. Bordo-mavililer o sezonun akabinde UEFA Şampiyonlar Ligi'ne davet edildi edilmesine ama aradan 9 yıl geçmesine rağmen camianın büyük bölümünde o sezona ait beklentiler (şampiyonluğun iade edilmesi, rakiplerin cezalandırılması) devam ediyor. Özkan Sümer, bu konuda bordo-mavili kulübün hukuki girişimlerinin devam ettiğini belirtirken, camianın tüm enerjisini buraya harcamasının takımın yükselişine engel teşkil ettiğini dile getirdi. Sümer, "Onun etkisi halen devam ediyor. Benim zaman zaman konuşmalarımda da ifade ettiğim gibi onunla hesaplaşma başka bir şeydir ama ona tümüyle gömülüp de yapabileceğin mücadeleyi zayıflatmak başka bir şeydir. Biz ona çok fazla bağlandığımız için veya o beklentimiz çok güçlendiği için ya da bir haksızlığın etkisinde kaldığımız için yeniden yapabileceğimiz mücadelede veya yeniden yapmamız gereken çıkışlarda biraz zayıf kaldığımızı düşünüyorum. Bu konuda hukuki olarak çalışmalar yapılıyor. O devam ediyor, bir süreç yaşıyor ama Trabzonspor şu anda, bugün yaşadığı hadiseleri en iyi şekilde kotarmak gibi bir anlayış içinde olmalı. Taraftarı, oyuncusu, şusu, busu, bütünüyle bu olaya şu anda neredeyse bulunduğu yerin gereğine uygun olarak enerjisini, aklını, imkanını, her şeyini burada kullanması gerekir. Geriye dönüp bakmaya zaman zaman ihtiyacımız var şüphesiz. Önümüzü görmek için geriye de dönüp bakmak lazım. O bakmakla kalınır. Enerjini falan orada harcayamaz." diye konuştu. Özkan Sümer son olarak da gençlere şu nasihatte bulundu: "Bir genç, bir kısım uygulamalardan rahatsızlık yaşayacak. Yaşayacak yani ama gençlerin zorlanmadan gelişmenin olmayacağını bilmesi lazım. O zorlukları aştığı zaman gelişme yolunun da açıldığını bilmesi lazım. Her zorluk onun gelişmesine önemli bir katkıdır. Bedel yoksa ödül de yoktur."
Günebakış

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.